Rahman ve Rahim olan yüce Allah’ın adıyla
Pek aziz muhterem kardeşlerim,
İçerisinde yaşadığımız bu asırda insanların tezkiye ve terbiye veya başka bir ifade ile ihsan yolu, kurtuluş yolu, arınma, temizlenme, pak olma ,süzülme yolu olan manevi yolda yürürken, bu manevi yolun mürşidi kâmilinden beklentileri, değer ölçüleri değişmiş gibi görünmektedir. Yani insanlar bir tarikata arınmak için manevi kirlerinden temizlenmek için kalbi hastalıklarından kurtulmak için ihsan makamına yükselip Allah’ın sevdiği bir kul olabilmek için değil, keşfi keramet görmek için gelmektedir. Gerçek tasavvufta ise ölçü, istikamettir yani, bir mürşidi kâmilin kuran ve sünnete ne kadar bağlıdır, yaşantısı ile kuran ve sünnete ne kadar örnek oluyor, buna bakılmalıdır.
Bu konuda sultanımız Gavsul azam Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.) Hazretlerinin şu tespiti çok mühim ve önemlidir;
Bir gün Gavsul azam hazretlerine bir grup genç gelerek şöyle sual ederler;
Ya Gavsul Azam, bir kimsenin veli olup olmadığını nerden anlayacağız, onun keşfine kerametine mi bakacağız, bu konuda ölçümüz ne olmalıdır?
Hazreti pir (k.s.) gençlerin bu sorusuna, tarihe altın harfler ile yazılacak şu önemli ölçüyü söyler;
Ey gençler;
Bir mürşidin ilk önce şeriatına bakınız, yani yaşantısı, kuran ve sünnete ne kadar uygun, hayatında kuran ve sünnet ne kadar hâkim siz ona bakın eğer hayatında kuran ve sünnete uygunluk yoksa onun havada uçtuğunu, hatta semada boşlukta bağdaş kurup oturduğunu bile görseniz, vurun düşürün onun kanadını kırın. 1
İşte aziz kardeşlerim,
Ölçü bu, biz istikamet aramalıyız ama üzülerek görüyoruz ki, bu devrin müslümanları bu ölçüleri değil, keşfi keramet derdine düşmüştür. Bize lazım olan istikamet olmalıdır. Keramet bir velilik ölçüsü değildir. Bir örnek verecek olursak; Nakşibendi silsilesinin başı olarak gösterilen Sıddık’ı Ekber Hazreti Ebubekir (r.a.) Hazretlerine ait İslam tarihinde bir tane keramet olduğunu yazan tek bir kitap yoktur. Şimdi biz şunu diyebilir miyiz; Hazreti Ebubekir (r.a.) mürşit değildir. Haşa diyemeyiz ama Hazreti Ebubekir (r.a.) istikametini yazan yüzbinlerce kitap mevcuttur. Bu demek oluyor ki, ehli irfan istikamete bakmalı, hiç kimsenin uçması kaçması keşfi kerameti bizi ilgilendirmiyor.
Bu konuda evliyanın büyüklerinden olan Muhammed Bahaeddin Nakşibendi (k.s.) Hazretlerinin şu hatırası da bizim konumuza ışık tutmaktadır;
Bir gün Şahı Nakşibendi Hazretleri Buhara’nın bir köyünde konaklamıştı. Şahı Nakşibendi Hazretlerinin köylerine teşrif ettiğini duyan herkes sohbetinden nasiplenmek için bulunduğu mekâna akın ettiler. Köylülerden birisi gelirken yanında bir sepet armut getirdi. Ev sahibi armut sepetini şahı Nakşibendi hazretlerinin önüne koydu.
Şahı Nakşibendi Hazretleri sepetteki armutları mecliste bulunan herkese dağıttı fakat armudu yememelerini söyledi.
Sonra armudu getiren köylüye dönerek; Söyle bakalım bu armudu ikram etmekteki maksadın neydi? Diye sordu.
Armudu getiren köylü önünde ki armuda bakarak mahcup bir halde şu itirafta bulundu;
Efendim beni bağışlayın, sizin keşfi keramet sahibi bir mürşit olduğunuzu duymuştum. Acaba gerçekten öyle midir, değil midir diye denemek istedim. Sepetteki armutlardan birisine işaret koydum. Eğer bu zat dedikleri gibi biriyse bu armudu bulur ve bana verir dedim. Bağışlayın efendim cahillik ettim der.
Şahı Nakşibendi Hazretleri adama dönerek, peki efendi elinde ki armut işaretlediğin armut mu? Adamcağız utanarak mahcup bir vaziyette evet efendim der.
Bunun üzerine şahı Nakşibendi Hazretleri cemaate hitaben şöyle buyurdu;
Allah’ın veli kullarını denemeye kalkışmak hiç uygun bir davranış değildir. İstikamet üzereyse, Resulullah’ın sünnetini yaşıyorsa eğer, bir mürşidi imtihana hacet yoktur. İstikametten daha doğru bir ölçü olmaz. Biz şu adama işaretlediği armudu keramet göstermek için değil, bizden uzak kalıp zarar görmemesi için bulup verdik. 2
Sevgili kardeşlerim,
Evliyanın kerameti haktır, lakin bu meselede bizim uymamız gereken kural şudur, bu karemeti gösteren velinin ne kadar büyük olduğu keşfi kerameti olduğu değil, bu hadiseden bize ne gibi dersler çıkıyor bize bakan yönü nedir bunu düşünmeliyiz.
Bizler toplum olarak keramet ve menkıbeleri çok severiz, bunlar dervişe şevk, heyecan verir bu güzeldir ama burada dikkat etmemiz gereken husus, bu anlatılan menkıbenin kerametin bize hangi mesajı verdiğidir.
Sultanımız Gavsul Azam Hazretleri keramet gören müridin, ay hastası olmuş bir kadın gibi ibadetten itaatten maneviyattan soğuyacağını ve her sohbette ve her mekânda şeyhinden keşif ve keramet bekler hale gelecektir. Şeyhinden keramet göremeyinceye şeyhinin maneviyatının zayıfladığını düşünecek yolundan kopacaktır.
Onun içidir ki, bizler ehli irfan olarak istikamet için çalışalım, hiçbir zaman keramet beklentisi içinde olmayalım. Hani meşhur kıssa vardır, altın silsilemizin en önemli halkalarından biri olan Şeyh Hasanı Basri Hazretlerinden anlatılır;
Bir gün Rabia tül Adviye Hazretleri Hasanı Basri Hazretlerini ziyarete gelir, onun geleceğinden haberi olan Hasanı Basri Hazretleri, denizin üzerine bir seccade serer başlar namaz kılmaya, bu durumu gören Rabia tül Adviye Hazretleri, ona nispet olsun diye semaya, yani boşluğa bir seccade serer başlar namaz kılmaya ve sonra der ki Hasanı Basri Hazretlerine hitaben, gel ya Hasen gel senin yaptığını denizde balıklar benim yaptığımı da havada kuşlar yapar, gel günahımızdan Allah’a tövbe edelim der.3
Görüldüğü gibi bize istikamet lazımdır. Yani sepetteki işaretli armut veya havada uçmak veyahut denizde batmadan yürümek, bunlar bizim için hiçbir zaman ölçü değildir. Ölçü, kuran, ölçü, hazreti Habibullah’ın (s.a.v.) in sünnetine ittibadır, bağlılıktır.
Son olarak şunu diyebiliriz ki;
Bir Salih müminin istikameti, yani kuran ve sünnete bağlılığı, takvası, ubudiyetteki titizliği, itidali sabit ve aşikâr ise, bununla yetinmeyip bir takım olağanüstülükler beklemek, maddi kerameti istikametten üstün tutmak demektir ki, bu çok tehlikeli bir tercihtir.
Şunu unutmayalım ki; En büyük keramet kuran ve sünnet üzere yaşamaktır.
Selam ve dua ile..Hizmetkâr 28.08.14
Dipnotlar
1. Nehrü’l Kadiriye /Seyyid şeyh Dr. Muhammed Fadıl Geylani (k.s.)
2. Hiyetül Evliya
3. Tabaka tül Kübra /İmamı Şarani (k.s.)
İrfan Meclisi Tasavvuf Serisi