Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
Bizleri böyle mübarek böyle feyizli ve faziletli bir günde bir araya getiren yüce Mevla’mıza sonsuz şükürler olsun. O’nun Habibi Efendiler Efendisi Resullerin En Mükemmeli Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimize sonsuz salat ve selam olsun…
Kardeşlerim,
Kimde bir kemalat, bir inkişaf, bir güzellik tezahür etmiş ise, onun hazreti kurana ve hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimize ve onun sünnetine olan bağlılığından dolayı olmuştur. Bu manada hareket edenler hem dünyada hem de ahirette en büyük saadete mazhar olmuşlardır.
Bugün Cuma sohbetimde Ebu Hüreyre (r.a.) Hazretlerinin Efendimiz (s.a.v.) den bize aktardığı bir hadisi şerifi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ebu Hüreyre (r.a.) şöyle anlatıyor;
“Bir cemaatin içinde Resulullah (s.a.v.) in etrafında oturuyorduk. Yanımızda Ebu Bekirler Ömer de bulunuyordu. Derken Allah’ın Resulü (s.a.v.) aramızdan kalktı gitti ve yanımıza dönmesi biraz gecikti. Bizde kendisine bir kötülük yapılmasından korktuk ve endişeye düştük. Ve hemen kalktık.
İlk heyecana ve telaşa kapılan bendim. Derhâl Allah’ın Resulünü aramaya çıktım. Nihayet beni neccara ait bir bahçeye gelince, acaba bir kapı bulur muyum diye onun etrafını dolaştım. Ne var ki kapı bulmam mümkün olmadı. Bir de baktım ki, akar bir kuyudan meydana gelen bir kanal bir bahçenin içine akıyor. Ben o an nasıl olduğunu anlamadım, üzülerek büzülerek Allah Resulünün yanına giriverdim .
“Sen, Ebu Hüreyre misin ?”
“Evet, ey Allah’ın Resulü, dedim, ben Ebu Hüreyreyi’m!”
“Niye geldin?
“ Ey Allah’ın Resulü aramız da idin. Sonra birden kalktın ve yanımıza dönmekte geciktin. Doğrusu sana bir kötülük yapılmasından korkarak endişeye düştük. İlk endişe edende ben oldum da şu bahçeye kadar geldim ve içeri daldım. Öteki insanlarda arkamdadır.”
Bunun üzerine Allah’ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu;
“Ya Ebu Hüreyre !” dedi ve bana ayakkabılarını vererek şöyle buyurdu;
“Şu iki tek ayakkabımı götür. Bu bahçenin arkasında kalbi yüzde yüz inanarak, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.” diye şahadet getiren her kime rast gelirsen, onu hemen cennetle müjdele.“
-Ben ayakkabıları alarak derhal dışarı çıktım.
İlk karşılaştığım kişi Ömer oldu.
“ Ya Ebu Hüreyre dedi, bu ayakkabılarda nedir?”
-Bunlar, dedim, Allah Resulünün ayakkabılarıdır. Beni bunlarla gönderdi ki, kalbi yüzde yüz inanarak “la ilahe illallah” Allahtan başka hiçbir ilah yoktur.” diye şahadet getiren kime rastlarsam cennetle müjdeleyeceğim. Bana böyle emretti.
Bunun üzerine Ömer eliyle göğsüme öyle vurdu ki, bende oturağımın üstüne düştüm.
Ömer ihtar etti;
-Geri dön ya Ebu Hüreyre!
Ben de Efendimiz (s.a.v.) in huzuruna döndüm. Ama nerede ise ağlamak üzereydim. Ömer’de beni takip etmiş. Bir de baktım izimden geliyor. Beni ağlamaklı görünce Allah Resulü sual etti.
“Ne oldu sana ya Ebu Hüreyre.”
“ Ya Resulullah dedim. Ömer’le karşılaştım. Benimle gönderdiğin haberi kendisine ulaştırdım. Bunun üzerine Ömer göğsüme öyle bir vurdu ki, kalçamın üzerine düştüm. Bana “ Geri dön!” emrini verdi. İşte bende mübarek huzurunuzdayım.”
Allah’ın Resulü (s.a.v.);
“ Ya Ömer, dedi, bu yaptığına seni sevk eden nedir?”
Ömer (r.a.) dedi ki;
“ Ey Allah’ın Resulü! Anam babam sana feda olsun! Sen, kalbi yüzde yüz inanmış olarak Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, diye şahadet getiren kime rastlarsan onu cennetle müjdele diye Ebu Hüreyre’yi ayakkabılarınla gönderdin mi?”
Kâinatın Efendisi (s.a.v.):
“ Evet, gönderdim!”
Ömer hemen atıldı;
“Aman yapma ey Allah’ın Resulü! Zira korkarım, insanlar buna güvenip kalırlar. Bina aleyh bırak şunları amel etsinler!”
Resulü Ekrem (s.a.v.) bunun üzerine şöyle buyurdular;
“Öyle ise bırak şunları” 1
Aziz kardeşlerim,
Allah Resulü (s.a.v.) Efendimiz, ümmetini şevklendirmek, onların gayretini artırmak için bu büyük müjdeyi vermiştir. İman etmek, tevhidi söylemek, kâinatta en büyük, en mükemmel bir hadisedir. Bir mümin için şereflerin en yücesidir. Hazreti Ömer (r.a.) Hazretlerinin buradaki itiraz etmesi, ümmetin bu müjdeye bel bağlayıp güvenip, ibadetlerde tembelliğe, gevşekliğe veyahut terk ederler endişesi yatmaktadır. Burada ki hassasiyet bu müjdenin daha çok gizli kalması daha hayırlı olacağı düşünülmüştür. Fikrini Allah Resulüne aktarınca efendimizde bu fikri onaylamıştır.
Kardeşlerim,
Biz ehli irfan olarak, hem la ilahe illallah deriz, Allah’ı zikrederiz, eğer cephede cihat etmek gerekiyorsa cihatta ederiz.
Bu konuda Pirimiz (k.s.) Hazretlerinin bir hatırasını sizlerle paylaşmak istiyorum…
Bağdat, Moğollar tarafından istila edilmişti, istila güçleri her yeri yerle bir ediyordu. Devrin emiri yüksek bir yere çıkıp halka şöyle seslendi;
-Ey ahali, Ey Müslümanlar! İşte şurada filanca sahabenin kabri var, şurada filan peygamberin türbesi var oraya sığının ondan himmet isteyin, diye halkı yönlendiriyordu.
Bir kısım ehli tarik ise dergâhlardan dışarı çıkmayın, Allah’ı zikredin, sizin bir la ilahe illallah demeniz, düşmanın bütün silahlarından daha çok etkilidir, aman cepheye gidip mücadele etmeyin. Diyorlardı. Bu duruma hazreti pir (k.s.) çok kızmış ve devrin emirine ;
-Ey emir, çok yanlış yapıyorsunu,z insanları türbelere değil cihada davet etmelisin, sen Allah Resulünün şu hadisi şerifini hiç işitmedin mi?
İbadetlerin en büyüğü Allah yolunca cihattır.
Niçin insanları cihattan alıkoyuyorsun?
Ehli tarikata ise;
Siz de çok yanlış yapıyorsunuz. Siz de ıhvanlarınızı cihattan alkoyuyorsunuz. Biz hem Allah’ı zikrederiz, hem de cihat ederiz. Diyerek, insanları Allah yolunda cihada, vatan müdafaasında nasıl bir mücadele verilmeli onun yolunu gösteriyordu. 2
Aziz kardeşlerim,
Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor;
Müminin ferasetinden korkunuz zira o Allah’ın nuru ile bakar. 3
Ebetteki Allah’ı zikretmek, ibadetlerin en büyüğü, çok güzel bir davranış, lakin, ehli irfan meseleye feraset gözüyle bakmalı, günün şart ve koşullarına göre hareket etmeli, bakınız yıllarca bir kısım Müslüman, çocuklarını okullara göndermedi, niye; gavur olursun diye, ama diğer grup ise, çocuklarını okuttu ve bu gün o zihniyet, vadimize vali oldu ve biz Müslümanlar o dinsiz ve donsuz insanların idaresinde ne sıkıntılar çektik. Yakın tarihimizde çok örnekleri var. Ehli tarik de aynı hatayı yaptı. Aman hiçbir şeye karışmayın, siz virt çekin, dergahlarda zikredin, Vali de olmayın, Kaymakam da olmayın, Hakim de olmayın, Amir de olmayın, siz zikredin hiç idare işlerine karışmayın. Bunlar yanlıştı, bizim önderimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) hem bir Peygamber, hem bir Devlet Başkanı , hem bir Ordu Komutanı ve hem de En Büyük Şeyh, en Büyük Mürşitti.
Öyle ise kardeşlerim,
Müslümanlar okumalı, zahiri ve batıni bütün ilimleri ehlinden tahsil etmeli, cehaletin karşısında imanıyla, ilmiyle, irfanıyla, sarsılmaz bir kaya gibi durmalı. Sapık fırka ve gruplar karşısında ilmi ile göğsünü siper etmeli, devrinin Hasan’ı Basri’si, Abdulkadir Geylani’si, İmamı Azamı, İmamı Rabbani’si, Bediuzzaman’ı olmalıdır.
Ehli tarik; devlete adam sokmanın yerine, devlet adamı yetiştirmek için gayret göstermelidir.
Son olarak ehli irfana diyorum ki, aman ilimden geri kalmayın. Hem virtlerinizi muntazam yapın, Allah’a kulluktan, sohbetlerden, zikirlerden geri kalmayın. Hem de bütün zahiri, batıni ilmi öğrenin. Şunu unutmayın, Evladı olmakla şeref duyduğumuz Pirimiz Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.) Hazretleri on üç ilim dalında söz sahibiydi. Onun evlatları da inşallah onun gibi olma yolunda gayret ve çaba sarf etmelidir.
Bu vesile ile, Hem üç aylarınızı, hem de Cuma Bayramınızı en kalbi duygular ile kutlar, sizlere ve tüm Alem’i İslam’a hayırlar ve güzellikler getirmesini yüce Allahtan niyaz ederim.
Selam ve dua ile.
Hizmetkâr 24.04.2015
Dipnotlar
1-Müslim, iman bahsi, Hadis no:52
2-Risaleler Seyyid Abdulkadir Geylani k.s.
3- Müslim
İrfan Meclisi Cuma Sohbetleri Serisi 2015