Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a CC. salât ve selâm Resullerin en mükemmeli, peygamberin en eftali, Efendimiz Hz Muhammed Mustafa (sav) e, selam O’nun temiz pak ehli beytine ashabına ahbabına dost ve yaranına ve tüm ümmetine olsun.
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
"Kurban" sözlükte mastar olarak "yakınlaşmak", isim olarak da "Allah'a yakınlık sağlamaya vesile kılınan şey" anlamına gelir. Kurban, maddi ve manevî her türlü yakın olma, yaklaşma anlam yelpazesine sahip bir kelimedir. Bu, tâatler ile kâim olmaktır; yani kulun her şeyle Allah'a yaklaşmasıdır.
Dinî terminolojide kurban, kendisiyle Allah'a yakınlık sağlamak; yani ibadet (kurbet) amacıyla belli vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Kurban, hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Meşruiyeti Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir. Kitab ve Sünnet’ten delilleri şunlardır: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser, 2) “Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın.” (İbn-i Mâce, Edahi 2; Ahmet bin Hanbel, Müsned II, 231)
Hz. Âişe'den rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha güzel bir amel işlemez. Kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla (sevap olarak) gelir. Kurban, henüz kanı yere düşmeden, Allah tarafından kabul edilir. Bu sebeple kurban kesme konusunda gönlünüz hoş olsun, (bu iş size zor gelmesin).” ( Tirmizî, Edâhî, 1)
Şeddâd b. Evs diyor ki, “Ben iki şeyi Resûlullah'tan (sav) belledim. O şöyle buyurdu: “Allah her işi güzel yapmayı istemiştir. Şu hâlde siz (meşru bir sebeple) öldürürken de, (işkence etmeden) güzelce öldürün. Bir hayvanı kestiğinizde de kesimini güzel yapın. (Biriniz hayvan keseceği zaman) bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın!”(Müslim, Sayd, 57; D2814 Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10-11)
Câbir b. Abdullah anlatıyor: Resûlullah (sav) bir bayram günü kurban olarak iki koç kesti ve onları kıbleye doğru yatırdığı zaman şöyle dedi: “Ben hanîf (hakka yönelmiş) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yaratan (Allah)'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim. Allah'ım (bu kurban) sendendir ve Muhammed ile ümmeti tarafından senin (rızan) için sunulmuştur.”( İbn Mâce, Edâhî, 1; D2795 Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 3-4)
Zeyd b. Erkam anlatıyor: Resûlullah'ın (sav) ashâbı, “Ey Allah'ın Resûlü! Bu kurbanlar nedir?” dediler. Resûlullah, “Babanız İbrâhim'in sünnetidir.” diye cevap verdi. ( İbn Mâce, Edâhî, 3: HM19498 İbn Hanbel, IV, 368)
İslâmda ibadet amacıyla kesilen hayvana ‘udhiyye’, eti için kesilen hayvana da ‘zebiha’ denir. Kurbanın ‘udhiyye’ diye adlandırılmasının, Kurban bayramı namazından sonra kuşluk (duhâ) vaktinde kesilmesinden dolayı olduğu söylenmiştir.
Kur’an’da genel olarak ibadeti ifade eden ve aynı kökten gelen ‘nesîke, nüsük ve mensek’ kelimeleri de özelde kurbanı veya kurban kesim yerini ifade ederler.
İslâm öncesi Arap toplumunda da çeşitli amaçlarla putlar adına kurban kesme âdeti yaygındı. Câhiliye Arapları, belli zamanlarda Kâbe'deki ve diğer bölgelerdeki putlara olan bağlılıklarını göstermek için kestikleri kurbanların kanlarını putların üzerine döker, etlerini yırtıcı hayvanlar yesin diye dikili taşların üzerine bırakırlardı. Onların yarar sağlayacağı düşüncesiyle ölen kimsenin kabri başında da kurban kestikleri bilinmektedir. İslâm döneminde bu âdet, tevhid inancına aykırı öğelerden temizlenerek Hz. İbrâhim'in sünnetine uygun biçimde ihya ve ıslah edilmiş, sosyal işlevler de yüklenerek zenginleştirilmiştir. Putlar için hayvan kurban etmek şirk, bu şekilde kesilen hayvanlar da murdar sayılmıştır.
Kurban, Allah yolunda fedakârlığın ona teslim olmanın ifadesidir. Mü’minler Kurban kesmekle, cedleri Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in şanlı hatıralarını anmakta, tazelemekte ve gerektiğinde kendilerinin de aynı teslimiyet ve fedakârlığa hazır olduklarını ifade etmektedirler. Kurban, fedakârlık, ihlâs ve cömertliğin sembolüdür. Kişilik kazanılmasında da etkisi büyüktür.
Kurban, Allah’a yakınlaşmak adına çok sevdiği oğlunu feda etmeyi göze alabilen Hz. İbrahim’in(as) kutlu anısıdır. Allah’a itaatin, teslimiyetin, güçlü ve derin bir imana sahip olmak gerektiğinin bir hatırlatmasıdır.
Müminler her kurban kesiminde, Hz. İbrahim(as) ile oğlu Hz. İsmail'in(as) Yüce Allah'ın buyruğuna kayıtsız şartsız itaat konusunda verdikleri başarılı imtihanın anısını tazeler ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını sembolik olarak gösterirler.
Kurban, vermektir. Kurban, teslimiyettir, Allah’a adanmışlıktır. Kurban, Hz. İsmail gibi Hz. Meryem’in annesi Hanne gibi her şeyden vazgeçebilmek, en sevdiğini feda edebilmektir. Kurban, uzun yıllar çocuğu olmayan bir baba olan Hz. İbrahim ile yine uzun zaman çocuğu olmayan bir anne olan Hanne validemizin en sevdikleri evlatlarını Allah’a adama şuurunun bir göstergesidir. Kurban, Hz. İbrahim gibi emre itaat, Hz. İsmail gibi teslimiyettir. Kurban en sevdiğini daha çok sevdiğin için bırakabilmektir. Sadece Allah için hesapsız ve içten vazgeçebilmektir.
Kurban; Rabbimizin bizlere bahşettiği en değerli hayatı, değersiz şeylerle harcamaktan kaçınarak en yüce değer uğruna adamanın temsilidir. Kurbanın sembolize ettiği gerçek; Hakk’a adanmanın, teslimiyetin diğer bir adıdır.
Kurban ibadeti ile temsilleşen fedakârlık ve teslimiyetin zirvesi İbrahim ve İsmail aleyhima’s-selam…
Ve imtihanlar dünyasında imtihan edilen iki peygamber…
Yaşlı bir baba olan İbrahim aleyhi’s-selam oğluna sordu: “Yavrucuğum, gerçekten ben seni rüyamda boğazlarken görüyorum. Bir düşün sen ne dersin?”
Ve oğlu cevap veriyor; düşünmeden, tereddütsüz, korkusuz, kendinden son derece emin bir sesle: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. Muhakkak beni sabredenlerden bulacaksın.”
Hayret!.. Hayret ki ne hayret!.. Bir şu cevaba bakın, bir de cevabı verene… Sanmayın ki İsmail aleyhi’s-selam o sıralar büyük, genç birisi… Daha çok ufak, küçücük bir çocuk…
Peki, bu cevabı verdirten neydi?
Fazla düşünmeye gerek yok, cevap belli… Kalbindeki iman bilinci, kalbindeki Allâh’a itaat bilinci ona bu cevabı verdirtmişti.
Diyebilirdi, “hayır, olmaz!” diyebilirdi, “babacığım daha çok küçüğüm.” Ve diyebilirdi, “henüz hazır değilim.”
Ama o, bunları söylemedi. Mazeretler sıralamadı. Yapamazdı böyle bir şey. İmanı müsaade etmezdi; bahaneler, mazeretler sıralamasına…
İşte bu teslimiyetin zirvesi bizlere kurban gibi mübarek bir ibadeti meşru kıldı ve her yıl tekrarlanmakta.
Kurban ile ilgili farklı yaklaşımlar, sahâbe sonrasında da devam etmiştir. Hz. Peygamber'in uygulamasına dayanan Ebû Hanîfe ve talebeleri, dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmesini vacip görürken; diğer fakihler ise bunu sünnet olarak değerlendirmişlerdir. Netice itibariyle kurban kesme, İslâm dünyasın genelinde canlı bir şekilde uygulanmaktadır.
İslâm geleneğinde kurbanın yerine nakit olarak bedelinin verilmesi kabul görmemiştir. Putları adına kurbanlar kesenlerin şirkine karşılık, İslâm'da 'sadece Allah adına ve O'nun adıyla O'na gönderilen' bir tevhid sembolüdür kurban.
Kurbanın ibadet boyutu kadar, toplumsal fonksiyonu da önem arz eder. Allah için kesilen kurban ibadetinde, tüketimi itibariyle muhtaç insanların doyurulması gibi pratik bir amaç gözetilir. Buradaki hikmet, Allah rızası ile birlikte yoksulun et ve gıda ihtiyacını karşılamaktır. Böylece kurban, Müslüman toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Zengine malını Allah rızası için harcama ve başkalarıyla paylaşma haz ve alışkanlığını verir; onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Neticede fakirleri de bayram günlerindeki sevince ortak ederek, birlik ve kardeşlik içinde huzurlu bir bayram geçirmelerini sağlar.
Hülasa, İbrahimce bir yakarışın, İsmailce bir teslimiyetin adıdır KURBAN.
"Şu halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" ilâhi emrinin eyleme dönüştüğü an KURBAN.
Bir rüyaya aralanan göz ve o rüyada görülen bir çocuktur KURBAN.
"Babacığım, emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın" yakarışının kalpleri titreten yanıdır KURBAN.
Bıçağın Allah için bilendiği, İsmail'in teslimiyetle durduğu anın adıdır KURBAN.
Ve bu teslimiyette bıçağın çaresiz kalışıdır KURBAN.
Bir imtihandır o teslim oluş, o acziyet. Kulluğun zirvesi, samimiyetin tecellisidir.
Zira ne diyor âlemlerin sahibi:
"Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat O'na sizin takvanız ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele"
İsmail olana sabır ve teslimiyet, İbrahim olana azim ve niyet..
Kurban yakınlıktır.
Yakınlığını ver bize,
Eyy yakınlığına muhtaç olduğumuz...
Rabbim ihlaslı ve takvalı bir şekilde yolunda kurbanlar adamayı ve ömrümüzü ona kurban olarak nihayete erdirmeyi bize nasip ve müyesser eylesin…
Kurban bayramınızı en kalbi en Hasbi duygular ile kutlar ,tüm ümmeti Muhammed'e birlik dirlik ve kardeşlik duygularımızın ziyadeleşmesi ve Vahdetine vesile olmasını yüce Allah CC niyaz ederim.
Selam ve dua ile..