İnsanlık alemi şahittir ki Hz. Adem’den bugüne milyonlarca insan bu fani dünyada yaşayıp, ebedi yurdumuz olan ahirete göçmüşlerdir. Bu insanların birçoğunun adı sanı unutulurken iki kısım insan topluluğu kıyamete kadar anılmaya devam edecektir. Bu kimseler ibret alınanlar ve örnek alınanlar olarak ikiye ayrılır.
İbret alınanlar yeryüzünde durmadan fesat çıkarmış ve insanların canlarını, mallarını, huzurunu işgal altına almışlardır. Örnek alınanlar ise bu kimselerin ve de şeytanın karşısına dikilerek insanlığa ışık saçıp, onlara bu dünya imtihanında rehberlik etmişlerdir. Örnek alınanlar her zaman hayırla yad edilirken; ibret alınanlar lanetle anılmıştır, hiç kimse ben o lanetlinin soyundan geliyorum dememiştir.
Bu örnek zevatın en büyüklerinden biri de Seyyid Abdülkadir Geylani (k.s)dir. Bu zat 1078 yılında bugün İran sınırları içinde kalan Geylan kasabasında dünyaya gelmiştir. Biraz büyüyüp serpilince annesinin elini öpüp duasını aldıktan sonra dedesi Resulullah'tan kalan ilim ve irfan mirasını elde etmek için dönemin büyük alimlerinin bulunduğu Bağdat şehrine yerleşmiştir. Orada ilim tahsil etmiş, bilgisine bilgi eklemiştir.
Bir süre çölde nefis terbiyesi yaptıktan sonra ışık saçmak üzere tekrar Bağdat’a dönmüştür. Orada hem ilim öğretmekle meşgul olmuş hem de kapısına gelene Allah’a nasıl iyi kul olunur’u öğretmiştir. Seyyid Abdulkadir Geylani hazretleri medrese ve tasavvufu birleştirerek talebelerine hem ilim öğretmiş hem de seyru sülukunu tamamlattırarak tabiri caizse iki kanadıyla özgürce uçan bir kuş haline getirmiştir. Sonrasında bu talebelerini dünyanın dört bir yanına göndererek İslam hakikatlerini, kalp temizliğini, insanları yaratandan ötürü sevmeyi aşılamıştır. Günümüz islam dünyasında yüzlerce Allah dostu; Seyyid Abdülkadir Geylani hazretlerinin yolunu devam ettirmek için canla başla çalışmaktadır.
Yeri gelmişken Hz. Pir’in yolunu devam ettirmeye gayret eden üstadlardan Muhammed Karamani’nin huzunda yaşadığım bir hatırayı nakletmek istiyorum. Aslen tüccar olan Muhammed Karamani hazretlerini ziyarete gitmiştim. Dünya dertleri içimi doldurmuş, sanki bitmez tükenmez bir sıkıntılar denizinin içinde yüzüyordum. Hem derdimi anlatmak hem de içimi dökmek maksadıyla iş yerine vardım. Geleni gideni çok olduğu için o esnada başı kalabalıktı. Ben de beklerken hocamızın tavsiyesi gereği rafta duran ve Geylani hazretlerine ait olan El-FethurRabbani isimli eserden okumaya başladım. Okuduğum ilk cümle adeta bana tokat gibi inmiş ve beni kendime getirmişti. Orada Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri sanki bana hitaben şöyle buyurmaktaydı. “Yaratanı, yaratılana şikâyet etmeye utanmıyor musun? Kadere rıza göster.” Ben neye uğradığımı şaşırmış, yediğim tokatın etkisiyle müsaade isteyip oradan hızlıca ayrılmıştım. Geylani hazretleri ne kadar doğru söylüyordu. Ben bana bu derdi, imtihanı verenin Allahu Teala olduğunu unutup, kuluna derdimi anlatmaya çalışıyordum. Yüzyıllar öncesinden Abdülkadir Geylani Hazretleri adeta imdadıma yetişti ve beni bu vesileyle dünya sıkıntılarımdan kurtarıp, rabbime sığınmama vesile oldu. Allahu teala bu zata ve yolunu devam ettiren/ettirmiş olan bütün sadatı kirama rahmet eylesin.
Sözlerime hitamuhu misk olması için Seyyid Abülkadir Geylani hazretlerinin birkaç nasihatiyle nihayet vermek istiyorum:
Muhyiddin İrfan
19.10.24
Kaynakça;