Bismillahirrahmanirrahim
Rahman ve rahim olan yüce Allah’ın adıyla..
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim;
Bir damla nutfeden halk edilen insan oğlunun hayat serüveni, dünyaya geldiği günden itibaren başlayıp, öldüğü güne kadar devam eder. Bu hayat serüveni içerisinde kalbini Allah’ın zikri ile temizlemiş, yani kalbi selime ulaşmış ise, o kul artık bahtiyardır. Dünya ve ahiret huzurunu ve mutluluğunu elde etmiştir.
Fakat bu kalb-i selime erişmek, kalbi Allah’ın zikri ile temizlemek sanıldığı kadar kolay değildir. Bu bir yetişme ve olgunlaşma sürecidir. Hani Hazreti Mevlana'nın(ks) dediği gibi “Hamdım, piştim, yandım” [1]
İşte bu üçlü sürece, kalbi selime talip her ehli irfan muhatap olacaktır. Bu süreç içerisinde kimisi, bu kalbi selim bana göre değilmiş deyip gidecektir. Kimisi yandım, bu zormuş deyip gidecektir. Kimisi de nefsinin hevasına, şeytanın fısıltılarına uyacaktır. O da kalbi selimden mahrum kalacaktır. Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama teslimiyeti, sevgisi ve ihlası tam olan demircinin körüğünde ateşinde nasıl demir yanarak şekil alıyorsa, o kul da öyle şekil alır ve onun kalbi artık nazargahı ilahi olur. Rahman’ın aynası olur. Artık o kul, o kalple kainatı seyreder. Hani Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin dediği gibi; “Ben semavatın yollarını tillonun sokaklarından daha iyi bilirim.” [2]
Demek ki kardeşlerim, ehli irfan bu yolda Pirimiz (k.s.)’in önderliğinde yürümeye devam ederse, onun kalbi artık huzura kavuşur. Düşünün ki, bir derviş bir çile haneye girmiş, yerin birkaç metre altında penceresi olmayan karanlık bir odada kalbini Allah’a adamış. Bir bakmışsın kainatı avucuna almış, nice sırları haber veriyor. İşte bu işin sırrı kalptir, kalbi selime ulaşmaktır. Eğer insanın kalbi temizlenirse, kalbi selime ulaşırsa, Allah cc. onun kalbine on sekiz bin alemi sığdırır. O ku,l on sekiz bin alemden haber verir hale gelir. Yüce mevlamız cümlemizi kalbi selime ulaşanlardan eylesin..Amin.
Kardeşlerim;
Bizler hazreti Pirin evlatları olarak, O'nun verdiği reçeteye uymaya, O'nun tarif ettiği irfan meclisinde istikamet üzere yürümeye gayret edelim. Elimizden geldiği kadar kalbi selime ulaşmaya çalışalım. Rabbimize temiz ve arınmış bir gönül ve kalp ile varalım. Dünya ahretin tarlasıdır. Burada ne ekersek ahirette onu biçeriz. Mahşer meydanı harman yeridir. Her kul bu dünyada ahiret hesabına ne ekti ise, mahşer meydanında o harman yerinde onu bulacaktır. O harman yerinde, sap ile saman ve taneler bir birinden ayırt edilecektir. Herkes bu dünyada ne ekti ise, o harman yerinde onun hasadını yapacaktır. Eğer dünyada nefsinin ve şeytanın dediklerini yapmış ise, yani rüzgar ekmiş ise, orda o meydanda o harman yerinde fırtına biçecektir. Yüce Mevlamız Yasin süresinde bu hakikati şu şekilde dile getiriyor;
“Ey mücrimler, hadi bu gün ayrılın. Size ey adem oğulları şeytana kulluk yapmayın; o size apaçık bir düşmandır. diye söz vermedim mi.” [3]
İşte kardeşlerim;
Rahman’ı Zülcelalin o gün mücrimlere fermanı bu olacak. Hazreti Pirimiz (k.s.) biz evlatlarına aman o gün o harman yerine bu hitaba muhatap olmayın, diye sürekli nasihat etmektedir. O gün, öyle bir gün ki, kimseye zerre miktarı haksızlık yapılmadığı, hiç kimseye torpil geçilmediği, ancak her kulun harmanının hasadının karşılığını aldığı bir gündür. Allah cc. o günde bizi mahcup etmesin. Amin.
Bir gün Allah’ın Resulu (s.a.v.) ashabına;
“Ey ashabım, müflis kimdir, diye sordu? Ashab Allah ve Resulu daha iyi bilir dediler. Müflis o kimsedir ki, öldüğünde mahşer meydanında mizanın başına geçtiğinde sevapları ve günahları tartılır. Her günahına karşılık olarak, kefaret olarak sevapları bir bir ayrılır da artık günahlarını karşılayacak sevabı biter de, günahları dağ gibi yığılır kalır. İşte müflis o kimsedir buyurur.” [4]
İşte sevgili kardeşlerim; o gün böyle bir durumla karşılaşmamak için var gücümüzle çalışalım. Bakınız, o gün aklımız başımıza gelir de, ama iş işten çoktan geçmiş olur. Son pişmanlığımız fayda vermez. Eyvah deriz, ah vah ederiz, keşke deriz, ama bize o keşkeler hiçbir fayda sağlamaz. Zira iş işten çoktan geçmiştir. Bakınız, bizim burada nefsimize zor gelen ibadetlerin ve amellerin o günde nasıl bize faydasının olacağını bilemesiniz. Sohbetlerimizde hep söylüyoruz, aman zikirden ve sohbetten mahrum kalmayın. Aman nefsinize uyup da meclisimizden geri kalmayın. Yarın o günde yaptığımız bu ibadetlerin öyle faydası olacak ki. Bir namazı geçirmişin kılmamışsın. O gün Allah cc. senin nafile ibadetlerinden alıp o namazına ekleyecektir. Eksik amellerini bu şekilde yüce Allah cc. tamamlayacaktır. Bizim burada basit gördüğümüz sünneti seniyyenin orada çok faydası olacaktır.
Sözün özü kardeşlerim, hepimiz bir gün bu alemden göç edeceğiz ve ahirette de hesaba çekileceğiz. Yani mahşer meydanında o harman yerinde, yani Yunusumuzun dediği gibi;
“Er yarın hak divanında belli olur o divanda hesab vereceğiz. Sap saman ve taneyi yüce Allah ayırt edecektir.”
Gelin kendimize yazık etmeyelim, ufak tefek sorunları gözümüzde büyütüp sohbetten, zikirden, evrattan, ezkardan ve ibadetlerimizden mahrum kalmayalım. Şu mübarek Ramazan’ı Şerifi bir fırsat bilip çok iyi değerlendirelim. Kalbi selime ulaşmak için var gücümüzle çalışalım. Bizler Piri Geylani’nin evlatlarıyız. Örnek bir model olmak zorundayız. Yüce Allah cc. bizleri ve tüm ehli irfanı nefsin ve şeytanın şerrinden himaye buyursun ve cümlemizi kalbi selime ulaştırsın… Amin.
Selam ve dua ile…
Hizmetkar 25.07.2013
Dipnotlar
[1] Mesnevi Şerif / Hazreti Mevlana (k.s.)
[2] Marifetname / İbrahim Hakkı Erzurumi
[3] Yasin Suresi /59/60 Geylani Tefsiri / Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.)
[4] Müslim, Buhari..