Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
Şeyh Sadi Şirazi (k.s.) Hazretleri bostan isimli eserinde şu kıssayı anlatır.
Yüce Allah’ın cc yarattığı mülkünde gerçekleri gören, bilen, anlayan, itiraf eden velilerden birinin hali hakkında şöyle bir hatıra anlatırlar;
Gönül Sultanlarından birisi bir gün bir kaplana binmiş, zehirli yılanı kamçı yapmış rüzgâr gibi hızla sürüp gidiyordu.
Bu durumu gören zatın birisi ona şöyle sordu;
Kendini Allah yolunda eyleyen, besleyen, yetiştiren ulu kişi! Nasıl bir yol tutmuşsun ki; kaplan sana at, yılan kırbaç olmuş. Benimde senin gibi olabilmem için bana rehber olur musun? Ne yaptın ki bu hayvanları emrin altına aldın. İsminin saadeti yüzüğünün kaşına işlendi.
Allah dostu veli zat bu adama şöyle cevap verir:
Kaplanın, yılanın, filin benim emrim altına verildiğine ve bana birer köle olduklarına bakma ve hayret etme. Sen de yüce Allah’ın emirlerini harfiyen uygular, yerine getirir, tereddüt etmeden inanır, Hakka tabi olursan, yarattığı mahlûkat da senin emrin altına girer. O ulu Sübhan’a güvenir, inanır ve layık olursani seni ne düşmanının eline bırakır, ne de zelil eder. Sen huzuru bari de verdiği nimetlerle her şeye galip gelirsin. Yol budur, yoktur başka yol, hüdaya ram ol ki; sonun da gayene ulaşırsın.1
Kıymetli kardeşlerim,
Kimde bir kemalat, kimde bir güzellik, kimde bir hüner varsa, hepsinin sebebi o zatın Allah’a ve Resulüne tam bir teslimiyet ile kulluk yaptığındandır. Kuran ve sünnete sımsıkıya sarıldığındandır. Ya değilse, şeriatı bozuk birisinin böyle hal içerisinde olması mümkün değildir.
Aziz kardeşlerim, bu konuda şu uyarıya dikkate almanızı istirham ediyorum. Son zamanlarda insanlar mürşidi kâmillerde, ilim, irfan, şeriata tam teslimiyet, sünnete tam bağlılık aramanın yerine, keramet, keşif, gayb’ı bilmek gibi şeyler aramaya heves etmektedirler. Bu son derece yanlış bir arayıştır. Ölçü asla bu değildir. Ölçü o, mürşidi kâmilin kuran ve sünnete ne kadar bağlı, biz onun ilimin den irfanından nasıl istifade ederiz. Ondan aldığımız ilim ve irfanla manevi feyizle, peygamberi sevdaya nasıl ulaşırız olmalıdır. Ama bu gün insanlar bu ölçüyü bir kenara bırakmış, onun uçmasında kaçmasında mana arar hale gelmiştir. Bu konuda Sultanımız Gavsul Azam Hazretlerinden şu hadise nakledilir;
Bir gün hazrete bir adam gelerek sorar ya Gavsul Azam bir mürşidi kâmilde ne gibi vasıflar aramalıyız. Onun keşfine kerametine mi bakmalıyız? Pir Hazretleri bu soruya tarihe altın harfler ile yazılacak bir cevap verir;
Evladım, Bir kimsenin hava kuş gibi uçtuğunu görseniz hatta havada bağdaş kurup oturduğuna şahit olsanız, ilk yapmanız gereken şey onun şeriatine bakmak olmalıdır. Yani o zatın Allah’ın emirlerine teslimiyeti nasıl, sünneti Muhammedî ye ye bağlılığı nasıl? Siz ona bakın, eğer şeraiti bozuksa vurun düşürün, vurun kırın kanadını. Zira bu yaptığı iş Allah’tan değil şeytandandır. 2
Kıymetli kardeşlerim,
Görüldüğü gibi ölçü, kuran ve sünnettir. Velilerin kerameti haktır, buna iman ediyoruz. Ama bir ehli irfan asla keramet beklentisi içerisinde olmamalıdır. Onun derdi istikamet üzere olmanın yollarını aramak olmalıdır. Maksadı” ilahi ente maksut’i ve rıza’i ke matlubi” sırrına mazhar olabilmektir. Ya da” ey mutmaine ye ermiş nefis sen Rabbinden Rabbinde senden razı olmuş olarak gir cennetime” hitabına muhatap olmaktır. 3
Sevgili kardeşlerim,
Şeyh Sadi Şirazi Hazretlerinin naklettiği bu kıssada da maksadın keramette değil Allah’ın emirlerine harfiyen uymakta, sünnete harfiyen riayet etmekte olduğu anlıyoruz. Her şeyin bir ölçüsü vardır, veliliğin de, keşfin de, kerametin de, uçmanında gayb’ı bilmenin de ölçüsü kuran ve sünnettir. Görülen hadiseyi kuran ve sünnet terazisinde tartacağız, eğer uymuyorsa o vakit kaçıp kendimizi kurtaracağız.
Silsilemizin altın halkalarından biri olan ve velayet hırkasını Hazreti Ali (r.a.) Efendimizin elinden giyen Hasan Basri (r.a.) dan şu kıssa nakledilir.
Bir gün Hasanı Basri Hazretleri, seccadesini suyun üzerine serer ve üzerinde namaz kılmaya başlar. Onun bu halini gören Rabia tül Adeviyye Hazretleri ise, ona nispet olsun diye, seccadesini havaya boşluğa serer ve namaz kılmaya başlar. Namaz bitince, Hasan Basri hazretlerinin yanına varır ve şöyle der, gel ya Hasan gel, benim yaptığımı havada kuşlar, senin yaptığını da denizde balıklar yapar, gel Allah’a günahlarımızdan tövbe edelim. der 4
Kardeşlerim,
Maksadımız ehli irfanın imanına, itikadına, ibadetine, teslimiyetine, ihlasına, sevgi ve muhabbetine bir zarar gelmemesi için bu konuları işlemekteyiz. Ehli irfana lazım olan istikamet üzere dini islamı dosdoğru yaşamasıdır. ibadetlerini batıldan, bidat ve hurafelerden sapık fikir ve düşüncelerden arındırmasıdır. Zira Sultanımız Gavsul Azam Hazretleri, ehli irfanın keramet beklentisi içerisinde olmasını çok yanlış görmüş ve şu misalle ehli irfanı uyarmıştır;
Bir müridin keramet görmesi veya keramet beklentisi içerisinde olması onu ibadetten , maneviyattan, evrat ve ez kâr dan uzaklaştırır. Onun maneviyatına zarar verir. Her daim bir bekletti içerisinde olur. Aklı şeyhim ne zaman keramet gösterecek, ne zaman gönlümden geceni bilecek diye vesvese le nir durur. 5
Bir de velilerin kendilerine verilen bazı ikramları (kerametleri) fütursuzca kullanması da son derece yanlıştır. Zira bir sebep olmaksızın gösterilen kerametler şu misale benzer;Ay hali hastası olmuş bir kadının evin damına çıkarak ey komşular bakın ben ay hastası oldum, diye hasta bezini sallayarak bağırmasına benzer. 6
Yüce Rabbimiz cümlemizi istikametten ayırmasın, kuranın ve sünnetin ceddesin de emin adımlarla cennet sahiline çıkanlardan eylesin. Selam ve dua ile Cumanız Mübarek Olsun.
Hizmetkâr 06.06.2014
Dipnotlar
1. Şeyh Sadi Şirazi /Bostan
2. Cevherden gerdanlıklar /Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.)
3. Fecr Suresi /2 7.28.
4. Tabakatul Kübra/İmamı Şarani (k.s.)
5. Kitabı fütüve /Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.)
6. Kitabı fütüve /Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.)