Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
Bizlere iman nimetini lütfeden Yüce Rabbimize sonsuz Hamd-u senalar olsun. Salat ve selam onun Habibi Efendiler Efendisi, Resullerin En Mükemmeli, Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) ‘ e olsun. Yine selam olsun; O’nun Aline, Ashabına, Ahbabına, Evliyasına ve kıyamete kadar bu Muhammed-i sevdaya tutulan bütün aşk erlerine.
Kardeşlerim;
Bu hafta ki sohbetimiz de Sultanımız Seyyid Abdulkadir Geylani (K.S.) Hazretlerinin bir sohbetine yer vereceğiz rabbimiz tesirini ziyade eylesin.
Pirimiz Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.) şöyle buyurdular;
Hazreti peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu;
“İnsanlar arasına güzel huylarla karışın ki, öldüğünüzde size rahmet okusunlar”1 Böyle yaparsanız, onlarla birlikte yaşadığınız zaman da onlar size karşı muhabbet beslerler.
Bu vasiyeti duyun! Onu can kulağınıza küpe edin, sakın unutmayın! Bu söz size sevabı çok ve en kolay işi bildiriyor. Güzel huy ne güzeldir! Sahibine de başkalarına rahatlıktır.
Kötü huy, ne çirkindir! Sahibine yük, başkalarına eziyettir. Mümine yakışan, nasıl ki, diğer bütün taatler için nefsiyle mücahade ediyorsa, böylece, huylarını güzelleştirme ve güzel huylarla benzemek uğrunda da onunla mücahade etmektir.
Nefsin özelliği kibir, gazap ve insanları tahkir etmektir. Mutmain oluncaya kadar onunla mücadele edin. Nefis mutmain olunca, tevazu sahibi olur, zillet sahibi olur, huyları güzelleşir, ölçüsünü bilir, başkalarına tahammül gösterir. Mücahadeden önce o bir “ firavundur”. Ne mutlu, nefsini bilen, ona düşmanlık ve muhalefet eden kimseye! Onu zevklerinden mahrum edin, haklarını bildirin ki, zillet göstersin ve huyları güzelleşsin. Onu tefekkür kabzasına alın ve cennete ve cehenneme sokun. Ta ki, oraları görsün de zillet sahibi olsun ve huyları güzelleşsin.
Kıyameti düşünün. Kıyametiniz kopmadan önce kendi kıyametinizi koparın. Kıyamet günü bir kısım insanlar için düğün iken, bir kısım için gam olacaktır. Bir kısım insanlar için düğün, bir kısım insanlar için matem olacaktır. O gün Salihlerin bayramı olacaktır. O gün onların üzerinde süsleri ve ziynetleri olacaktır. Gilmanları ve tanıdıkları onlara görünecektir. Amelleri suret kazanacak, amellerinin nurları onların yüzlerini aydınlatacak.
Ey oğul!
Eğer sen Rabbinden bir şeyler bekliyor ve onu istiyor isen, bana yapış ve benim vereceğim bir hırkaya ve bir lokmaya razı ol. Senden istediğim hizmetleri yerine getir. Sözlerime muhalefet etme. Eğer böyle yaparsan ne ala, aksi halde benden uzak dur. Bu tarikat nefisle, heva ve hevesle, halkı görerek girilecek yol değildir. Durum sana açıklandı; istiyorsan kabul et, aksi halde sen bilirsin. Eğer kabul edersen, Allah Teâlâ’dan sana bol bol hayır vermesini dilerim. Bana uy; açlık ve fakirlik hususunda korkun olmasın. Emin ol ki, istediğinden başka bir şey olmayacak ve hayırdan başka bir şey olmayacak.
Ben küçükken boş arazilerde yalnız kalırdım ve kimseyi görmediğim halde şöyle bir ses işitirdim: “Ey mübarek! Sen hayırlı birisin ve hayır göreceksin.” Kalkar çevremde dolaşırdım, ama bu sesin kimden geldiğini bilemezdim. Allaha Hamd olsun ki, bütün ahvalimde hayır ve bereket gördüm.
Allah Teâlâ’nın nice kulları vardır ki, bir şeye “ ol “derler, oda hemen oluverir, âmâ onlar fark edemezler. Onları gördüğünüzde tanımazsınız. Onların yüzüne karşı kapıları kapatırsınız. Keselerinizi ve elbiselerinizi onlardan çekersiniz. Yazık size! Eğer kapılarınızı fakirlere kapatırsanız, Allah Teâlâ’da size kapatır. Eğer kapılarınızı onlara acarsanız, Allah Teâlâ’da size acar. Eğer halkın hoşnutluğu için infak ederseniz işleriniz zorlaşır. İnfak edin, cimrileşmeyin.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve fuhşiyat-ı (adilikleri) emreder.”2 Oysa Allah Teâlâ infak mukabilinde size bu işin devamını vaad etmiştir: ”Allah size onun (infakınızın, sadakanızın) devamını nasip eder.” 3
Yazık sana!
Müslüman olduğunu iddia ediyorsun, ama Hazreti Peygambere muhalefet ediyorsun; O’nun dini hakkın da heva ve hevesinden geldiği gibi konuşuyorsun. Müslümanlığın da yalancısın. Hazreti Peygamberin (s.a.v.) :” Tabi olun, bidatcılık yapmayın: bu size yeter…”4buyurduğunu işitmedin mi? Yine buyurmuştur ki: “ Sizi tertemiz, apaçık bir yol üzere bıraktım.”5 onu reddediyorsun, onun sözüne muhalefet ediyorsun ve ona tabi olduğunu iddia ediyorsun. Sende bir keramet (iyilik) yok. Ben sana gerçeği söylüyorum. İstersen gelirsin, istemezsen gelmezsin. İstersen översin, istersen zemmedersin. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur; ”Deki: Rabbin katından hak geldi. İsteyen inansın, istemeyen inanmasın.” 6 Benim sözlerimden ancak deccal, hilebaz ve iddiacı münafık kaçar; hevası’na binmiş, nefsinin her isteğine uyan, Allah’ın kitabına ve Resulünün sünnetine muhalif, gerçeğe buğz eden, batılı seven, Mevla sına yakınlaşmak için kalbinin adımları olmayan kimse kaçar.
Ey oğul!
Töhmet etmeden, kalbinle duy ve bak… Bak ki, ne acayip şeyler göreceksin! Sufiler hakkında töhmette bulunma. Onları tasdik et. Onlara” Niçin siz “ ve “nasıl sız”muvafakat et. Seni sohbetlerine alırlar. Hizmetinden memnun kalırlar. Kendilerine inen nimetlerden ve güzelliklerinden, semadan Sıddıkların kalplerine inen şeylerden ve gece ve gündüz onların sırlarına inen” mevariden” 7 sana da pay ayırırlar. Eğer onlar senin hizmetin memnun olmalarını istiyorsan zahirini de, batınını da temizle ve onların huzurunda dur. Kalbini bidatten temizle. Zira süflilerin itikadı Nebilerin, Resullerin ve Sıddıkların itikadıdır. Onlar selef inancındadırlar. Mezhepleri acizlerin, ezilmişlerin mezhebidir. Onlar öyle bir itikat sahibidirler ki, o itikatlarına töhmetten münezzeh olan iki adil şahit şahitlik eder: Allah Teâlâ’nın kitabı ve Nebisinin sünneti.
Ey sufiler! Ne kendinize, nede başkalarına zulmedin. Zülüm memleketleri harap eder. Asılları söker atar. Kalpleri ve yüzleri karartır. Rızkı daraltır. Zulmetmeyin; kıyamet bizim içindir. O mutlaka kopacak. Gelecek olan her şey yakındır. Bizim bir yaratıcımız var: Bizi karşısına alacak ve hesaba çekecek, münakaşaya çekecek, azdan ve çoktan sorguya çekecek, zerrelerimizi dahi sorgulayacak. Ben size sadece bir nasihatçiyim. Nasihatime karşı sizden bir ücrette istemiyorum.
Riba’ya (faize)yaklaşmayın: Rabbinize karşı harp ilan etmiş olursunuz ve mallarınızdan bereket kalkar. Dinarı dinara karşılık borç verin. Fakire borç verip daha sonra onu Allah rızası için helal edebilecek olan kimse öyle yapsın. Öyle yapanlar iki kere sevinç duyarlar:
1-Borç verdikleri zaman,
2-Onu helal ettikleri zaman.
Rabbinize güvenerek ve dayanarak böyle yapın. Yaratan, sabit-kadem kılan ve mübarek eden o’dur.
Dilenciye bir şey vermeden göndermemeye çalışın, aksine, elde olan şeylerden verin. Az da olsa bir şeyler vermek onu mahrum etmekten hayırlıdır. Eğer bir şey bulamazsanız, onu azarlamayın, yumuşak sözle onu gönderin, onu kırmayın.
Dünya her yönüyle gelip geçicidir. Gece ve gündüzün değişmesiyle gelip gider. Ölen herkesin kıyameti kopmuş ve o lehinde ki ve aleyhinde ki şeyleri bilmiş demektir. Her şeyin bir sonu vardır: afiyetin de, belanın da. Hayrın da, şerrin de, zenginliğin de, fakirliğin de. Hayatın da, ölümün de. İzzetin de, zilletin de. Bütün bunlar birbirine zıt şeylerdir. Biri gelir, öbürü gider. Ölüm ise her şeyin sonuncusudur.
Arif bir mümin baş gözlerini kapatınca kalp gözleri açılır: halkı oldukları gibi görür. Kalp gözünü kapatınca sır gözleri açılır: Cenâb-ı Hakk-ı ve O’nun halk üzerinde ki tasarrufunu görür. Halik gelince halk gider. Ahiret gelince dünya gider. Sıdk gelince yalan gider. İhlas gelince şirk gider. İman gelince nifak gider. Her şeyin bir zıddı vardır. Akıllı kişi sonuca bakar. Dünyanın zahirine ve süsüne bakmayın. Zira o yakın bir zamanda gidecek, kaybolacak. Önce siz yok olacaksınız, sonrada sizden sonrakiler.
O’ndan size gelen afetler sebebiyle Rabbinizin sohbetinden kaçmayın. Sizin menfaatinizi o sizden daha iyi bilir. İyilik, kerih görülen şeylerde dürülmüştür. Akıllı ve edepli olun. Sıddıkların kalplerine afetler gelir de, onların kalpleri o afetlere teslim olur, onları ikiye katlar. Allah Teâlâ ya dayanmış olan kimseler o afetleri kucaklarlar, alınlarının ortasından öperler-,onları sabır, muvafakat ve rıza ile evlendirirler afetler bir müddet orada kalır, sonra oradan alınır. “ Yeri ve ziyafeti nasıl buldun?” diye sorulur şöyle cevap verilir: “ Ne güzel mekân, ne güzel ziyafet, ne güzel hediye, ne güzel hediyeci !” belalara düşmüş bu sadattan, kutlu kişiden birine (r.a.) sorulmuş: “ bu bela içinde nasılsın?” demiş ki : “ belayı benden sorun! “ Rabbinize karşı sabırlı olun, işte o zaman o belanızı giderir, sabrınızın karşılığı esnasında derecelerinizi yükseltir. Nefsinize karşı sabırla beraber olun. Sabretmek için Sıddıklarla beraber olun, onunla beraber olan, onunla iş yapan ve onunla amel edenlerle beraber olun.
Allah’ım! Eşyayı bize musahhar kıl (itaat ettir) , bize işlerimizde kolaylık ver, bize hayrı aç, işlerimizi hafiflet. Âmin.
Hastalığın, fakirliğin, açlığın ve günlük ihtiyaçların silip götürdüğü iman, gerçek iman değildir. İmanın cevheri ve sıhhati bela anında ortaya çıkar ve nuru o zaman görünür. Onun cesareti bela askerleri geldiğinde belli olur.
Rabbimiz yaptıklarımızdan haberdardır. Ey melikler, sultanlar ve ey onların tabileri! Ey avam ve ey havas! Ey zenginler ve ey fakirler! Ey halvet ehli ve ey celvet ehli! Hiç kimse o na perdeli değildir. “ Nerede olursanız olun sizinle beraberdir.” 8
Allah’ım! Günahlarımızı ört, affet bağışla. Bize lütuf ve ilim ver. Hatalarımızı önemseme. Yardım et. Kanaat ver. Afiyet ver.
” Bize dünyada da ahiret de de güzellikler ver ve cehennem azabından bizi koru.” 9 Âmin.
Başka bir İrfan Meclisinde buluşmak ümidi ile..
Hizmetkâr 28.01.2015
Dipnotlar
1-Tirmizi, Birr” Hadis No: 54.
2-Bakara, 2/268.
3-Sebe,34/39.
4-Heysemi, Mecmau’z- zevaid,1/181.
5-Zebidi, İtfafü ‘sade,1/182.
6-kehf,18/29.
7-“Mevarid “ ” varid” “varidat” : Cenâb-ı Hak’tan süflilerin kalbine gelen ilhamlar ve tecelliler.
8-Hadid,57/4.
9-Cilau’l-Hatır. (yolun esasları), Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.) / Tercüme: Prof. Dr. Dilaver Gürer/ Gelenek yayınları/2012.