Rahman ve rahim olan yüce Allah’ın adıyla
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
Bizleri bu mübarek Cuma gününde bir araya getiren, kalplerimize iman ve sünnet neşesi sevinci koyan, Yüce Rabbimize sonsuz Hamd-u senalar olsun. Efendimiz, Önderimiz, Komutanımız, Resullerin En Mükemmeli, Hazreti Muhammed Mustafa’ya sonsuz salat ve selam olsun. Selam olsun onun Aline, Ashabına, Ahbabına bu Muhammedî davaya gönül veren tüm gönül erlerine.
Kıymetli kardeşlerim;
Hazreti Ömer (r.a.) ‘ın halife olduğu günlerdi.
Bir gün Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah mektepten, eve iki gözü iki çeşme ağlayarak döndü. Babası müminlerin emiri Hazreti Ömer (r.a.) “niye ağlıyorsun, oğlum?” sorunca, Abdullah şöyle cevap verdi; “Babacığım, arkadaşlar üzerimde ki elbisenin yamalarını saydılar, üstelikte koskoca bir halife oğluna bakın, nasıl sefil geziyor, diye benimle alay ettiler.”
Hazreti Ömer (r.a.)’ ın bir elbisesi vardı, tam on dört yerinden yamalıydı.
Hazreti Ömer(ra), oğlu Abdullah’ın bu haline üzüldü ve oğlunu hazine müdürüne gönderdi. Hazine müdürüne, kendi namına aybaşında alacağı aylıktan kesilmesi karşılığında, dört dirhem borç vermesini söylemesini istedi.
Abdullah, gelip hazine müdürüne babası halife Ömer’in (r.a.) dediğini aynen söyledi.
Bunun üzerine hazine müdürü Emir al Müminin Hazreti Ömer’e hitaben bir pusula yazdı ve Abdullah’ın eline verdi git bunu müminlerin emiri Halife Ömer’e ver dedi.
Abdullah pusulayı aldı ve babasına getirdi.
Pusulada şöyle yazıyordu;
“ Ey Ömer! Bir ay yaşayacağına dair bir garantin var mı ki, sana maaşına karşılık avans vereyim. Sonra ölüverirsen hazineye bu parayı kim ödeyecek?”
Pusulayı okuyan Hazreti Ömer (r.a.) hüngür hüngür ağlamaya başlar ve oğlu Abdullah’a döner bak oğlum görüyorsun halimizi borç bile alamıyorum. Halimiz belli sen okuluna git ve arkadaşlarının dediklerine aldırma. 1
Kardeşlerim;
Görüldüğü gibi bizim, kendilerinin yaşantılarını örnek aldığımız ve Allah Resulü (s.a.v.) in gökte ki yıldızlarımdır, diye tarif ettiği ashabı kiram Hazratı böyle yaşamışlar. Peki, bizler hiç ölmeyecekmiş, bu dünyada ebedi kalacakmış gibi neden bu dünyaya meylediyoruz, niçin bu kadar baki kalacakmışçasına bu fani dünyaya rağbet gösteriyoruz. Biz ölmeyecek miyiz? Her geçen saniye ve dakikalar bizim aleyhimize işlemiyor mu? Her gün bir yakınımız veya tanıdığımızı ebedi âleme yollamıyor muyuz? Bizler bunlardan ibret almayacak mıyız?
Aziz kardeşlerim; Her gün toplumda alacak verecek davası yüzünden, birbirini öldüren, yaralayan, kavga eden, kadılık kaymakamlık olan insanları görmekteyiz. Toplumun birbirine olan itimadı, sevgisi, saygısı yok olup gidiyor. Sebebi ise mal almış, parasını ödememiş, birbirinden borç almış ama geri ödememiş, alacaklı parasını geri isteyince de bu istenmedik hadiseler ortaya çıkmış. Onun için gelin bundan sonra ki yapacağımız planlarda, borçlanma olmasın, ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. İsraf etmeden müreffeh, mütevazı bir yaşantıyı, kuran ve sünnet ekseninde kendimize rehber edelim. Bakın o vakit toplum da kendiliğinden düzelmiş, bu konuda hassasiyetler ortaya çıkmış olur. Ahirette Rabbimizin huzurunda hesap verirken muhasebemiz kolay olur.
Hepinizi aziz ve celil olan Allah’a emanet ediyor, hayırlı cumalar diliyorum.
Hizmetkâr 30.01.2014
Dipnotlar
1: Müşkat-ül Envar/ Durretül Vaizin