İslam Davası Ve Cennet Adayları
Kıymetli Kardeşlerim!
İnsanlık tarihi çok büyük davalara tanıklık etmiştir. Bu davalar gerek Allah’a kulluk üzere olmuş, gerekse insanın nefsine ve şehvetine kulluğu şeklinde süregelmiştir. Lakin değişmeyen bir şey var ki o da insanın nefsine kulluk üzere güttüğü davalar, asla uzun süre devam edememiştir. Fakat İslam gibi Allah’a kulluk amacıyla süregelen mübarek davalar asla nihayet bulmamıştır ve bulmayacaktır da.
Kardeşlerim!
Büyük davalar, küçük ve dar görüşlü insanlarla ilerleyemez. O davanın başında her daim ufku geniş ve davasını en ince detayına kadar yaşayan biri vardır. İslam davası da, İslamı sadece kendi mahallesinden,kendi şehrinden, kendi camisinden veya kendi tarikatından ibaret gören dar görüşlü insanlarla yürütülemez. Örnek mümin dünyaya bakarken, onu avucunun içi gibi görür. Nitekim dünya da çağımızda büyük bir yer olabilme özelliğini kaybetmiştir. Bir “tık”la istediğimiz bilgiye ulaşabiliyoruz.
Muazzez Müminler!
Rabbimiz Ahzab Suresinde, Allah adamı, örnek bir mümini bize şöyle bildirmiştir: “ Müminler içinde, Allah’a verdikleri sözde duran nice erler vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirmiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.(1)” Kardeşler bu ayette dikkat çekmemiz gereken mühim bi nokta var. Sahabe efendilerimizden öyle kimseler vardı ki Allah yolunca canlarını verdiler. Peki geri kalanlar ne yapıyor. Evde mi bekliyorlar şehadeti. Hayır kardeşler evdeki şehadeti hanımlara bırakalım. Biz erkeklerin şehadeti meydanda olur. Nefis meydanında olur, namus meydanında olur, Allah’ın hakkını müdafaa meydanında olur, Rasulunün sünnetini müdafaa meydanında olur.
Arkadaşlar örnek bir Müslüman İslamı hayatının her alanına yayabilen insandır. Bu kuru bir idda değildir. İslamı şekilden ibaret görmez. İslamı çağımıza uyarlamaya çalışmak için uğraşmaz. Çağımıza İslamı güzel yaşamaya bakar. İslamı bir para kaynağı, meşhur olma aracı gibi dünyalık işlere alet edemez. Baskılar onu yıldıramaz, cahllerin söyledikleri onu asla etkilemez. Dergaha girince aşk ile cezbe yapıp, dışarı çıkınca da gıybete dalamaz. İçi ile dışı, cami hayatıyla ev hayatı aynıdır onun. Camide Allah aşkıyla ağlayıp, eve gidince hanımını azarlayamaz o Müslüman. Allah’ın sadece camide değil, her yerde gördüğünün farkındadır. Kardeşlerim! Allah rasulünün hayatı bizim için en iyi örnektir. O (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i mubarekede şöyle buyurmaktadır: “Lüsümsuz (kendine de topluma da yararı olmayan) şeyleri terk etmesi, kişinin iyi bir Müslüman oluşundandır.(2)”
Peki kardeşlerim nedir bu boş/lüzumsuz şeyler?
Genel olarak söylersek onlar; bize doğrudan faydası olmayan, boş vakitlere sığdırdığımız şeylerdir. Çünkü eğer bir iş lüzumlu bir işse zaten ona vakit ayırılır ve boş bi vakte atılmaz. Eğer açarsak bunları; 1 - Aşırı derecede ve Allah’a kulluğu zerre kadar dahi aksatacak olursa futbol hastalığı. Sporun da dinimizde bir yeri ve önemi vardır elbet. Fakat basit bir futbol maçının ardından çıkan arbede ve kavgalar gösteriyor ki futbol bir hastalıktan başka bir şey değildir. Haa eğer bunlar yoksa durum nedir? Bu konuyu da herkesin vicdanına sevk ediyorum yarar-zarar noktasında.
2 – Boş lakırdı ve muhabbetler. Kardeşler insan olarak elbette dinimiz bize sohbeti, muhabbeti vs yasaklamıyor. Bilakis içinde haram olmaması kaydiyle tavsiye bile ediyor. Müslümanların birbirinin dertlerini bilmesi ve bu derdinin defi için mücadele vermesi imanının alametlerindendir. Fakat gıybet edilen, filancanın namusunun ayaklar altına alındığı muhabbetler, hiç kimseye yararı olmayan siyasi ve kalp kırıcı tartışmalar, elbette ki haram olan muhabbetlerdir.
3 – TV ve sosyal medya karşısında geçen zaman. Belki de Müslümanların en önemli sorunu bunlardır desek hata etmiş olmayız. Beğeni ve takipçi elde etmek adına nice dini istismarlar, toplum ahlakını bozmaya yönelik paylaşımlar, günahların “karizma kazanmak” adına insanların “beğenisine sunmak”.. Uzar gider bu maddeler kardeşler. Bu konuda aileler çok önemli. Ya evine TV sokmayacaksın, ya da adım adım takip edeceksin.
Müminler!
Bu maddeler bu şekilde uzar gider. Herkes “Acaba ben ne kadar Müslümanım?” diye kendisini sorguya çekmelidir. Başta toplum önderleri ve anne-babalar olmak üzere mücahid nesillerin yetişmesine katkıda bulunmak ve en önemlisi çağımızın Ebu Bekirleri, Alileri, Ömerleri, Yezidlere baş kaldıran Hasan Hüseyinleri,cehalete meydan okuyan Mus’abları, Allah’a ve Rasulüne hakarete karşı Hamza (r.anhüm) olabilmek bütün ümmetin boynunun borcudur…
Velhamdülillahi Rabbil Alemin…
Ali ARLI
KAYNAKÇA
(1) Ahzab Suresi, 23. Ayet
(2) Tirmizi, Zühd, 11; İbn-i Mace, Fiten, 12