Ramazan’ın mübarek iklimine adım adım yaklaştığımız şu günlerde, Rabbimizin bir lûtfuna daha erişecek, bu gece, Şaban ayının 15. gecesi olan Berat Kandilini idrak edeceğiz. Ruha ağır gelen her türlü sıkıntıdan, mümini inciten her türlü hatadan, insana yakışmayan her türlü kötülükten kurtulmak, “berat etmek” için eşsiz bir fırsat daha yakalayacağız.
Berat etmek, berâ ve velâ gibi iki önemli adımın sonucunda gerçekleşen bir zirvedir. Bu iki adımdan ilki berâdır ki, şerden, fesattan, vicdansızlıktan, insafsızlıktan, kötüden ve kötülükten teberra etmek, uzak durmak anlamına gelir. Bu geceyi idrak eden her mümin, kötülüğe olan mesafesini ölçmeli, kötülüğe giden yolları kapatmaya bir kere daha karar vermelidir. Bu öyle bir özgürlük gecesidir ki, bizi bitmek bilmeyen heves ve arzulardan, benliğimizi esir alan hırs ve tutkulardan, kardeşliğimizi zedeleyen bencilliklerden uzaklaşmaya çağırır. Berat, kurtuluşun adıdır.
Beratın ikinci adımı ise velâdır ki, bu da sadece kötülükten uzaklaşmakla yetinmeyip iyiliğe yaklaşmak, iyiyi aramak, iyiyle olmak anlamına gelir. Her türlü çirkinliği hayatından çıkaran mümin için Berat kandili, Allah’a dost olma, hakkın yanında yer alma ve hayra giden yolları arama gecesidir. Beratın ilk şartı kimden berî, kime yakın olacağımızı bilmektir. Bu gece, adımızın Cenab-ı Hak katında nasıl anılmasını istediğimize karar verme gecesidir.
Beratın en derin anlamı ise, bağışlanmadır. Berat gecesi, Yüce Rabbimizin af ve mağfiret gecesidir. Sevgili Peygamberimiz, bu gecede Allah’a bol bol ibadet edilmesini, gündüzünde ise oruç tutulmasını tavsiye etmiş ve o gece güneş batınca Allah Teâlâ’nın dünyaya rahmetiyle tecellî ederek fecre kadar: “Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belâya dûçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!” buyurduğunu bizlere müjdelemiştir.
Bu bağışlanma mevsiminde bize düşen tefekkürdür, niyazdır, tevbedir. Bizler bu Berat Kandilinde silkelenme ve yenilenme ümidiyle hep birlikte tevbe edelim. Kimi zaman samimiyeti, edebi ve erdemi unutan, riya ve gösterişi tercih eden hâlimize tevbe edelim. En yakınlarımızdan bile sevgi ve merhameti esirgediğimiz; eşimizi ve çocuklarımızı ihmal ettiğimiz; akrabalarımızı, yetimleri, kimsesizleri, mültecileri unuttuğumuz günler için tevbe edelim. Rabbimizin bize emanet ettiği dünya evini harap ettiğimiz; huzur ve adaleti sağlayamadığımız; kan ve gözyaşını durduramadığımız için tevbe edelim. Kendimiz için istediğimizi din kardeşlerimizden kıskandığımız; İslam coğrafyasında ikilik ve kavgayı sona erdiremediğimiz; kıvranan toprakların acısını dindiremediğimiz için tevbe edelim.
Tevbekâr kullarını seven ve tevbeleri kabul eden Rabbimize sığındığımız bu mukaddes gecede, tevbemiz beratımız olsun. Bireysel ve toplumsal anlamda bizleri berata götürecek tevbeler edelim. Sadece dilde kalan değil, gönle inen, ruhta yankı bulan, özeleştiri ve tefekkür ihtiva eden bir tevbe ile kavli ve fiili olarak istiğfar edelim.