Allah Resûlü buyuruyor:
“Oruç cehenneme karşı bir siper mâsiyetlere yani günahlara karşı bir kalkandır. O halde oruçlu kötü söz söylemesin câhilliğe kapılmasın. Eğer bir kimse kendisiyle döğüşür yahut ona söverse derhal iki defâ “Gerçek ben oruçluyum!” desin. Rûhum kudreti elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, oruçlunun ağzının açlıktan kokması Allah indinde misk kokusundan daha hoş ve temizdir.
Cenâb-ı Hakk şöyle buyurdu: Oruçlu kimse sırf Ben’im için yemesini içmesini, şehvetini terk etmiştir. Oruç, Ben’imdir ve onun sayıya gelmeyen mükâfatını Ben vereceğim. Halbuki diğer ibâdetlerin sevabı on misliyle ödenir.” (Buhârî)
Ramazan orucuna sabır orucu denilmiştir. Sabrın ecri ise Kur’ân-ı Kerîm’in Zümer Sûresi 10. âyetine göre hesapsız olarak verilecektir:
“Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.”
Sabır lügatte, bir kimseyi bir şeyden alıkoymak, nefsi darlık altında iken zabtetmektir.
Örfte ise, nefsi aklın ve şerîatın iktizâ ettiği vechile yahut onların habs ve zabtını istediği şeylerden tutmaktır. Umûmî bir lafızdır. Bulunduğu mevkîlere göre isim alır. Mesela nefsi bir günahtan alıkoymaya sabır denilir. Zıddı cezâ, mihmetlere, zorluklara tahammül etmemek, şikâyet etmektir. Muhârebede sebat etmeye şecaat derler. Zıddı korkaklıktır.
* * *
“Oruç da, Kur’ân da kula yani kendilerine devam edenlere kıyâmet günü şefaat edeceklerdir. Oruç der ki: “Ey Rabbim, hakîkat ben onu yani oruçluyu gündüzleri yemekten ve şehvetlerden men ettim. Onun hakkında beni şefaatçı kıl!”
Kur’ân da der ki: “Ey Rabbim, ben onu yani Kur’ân okuyanı geceleri uykudan alıkoydum. Hakkında şefaat etmeme izin ver!”Onların bu niyazları kabûl edilerek şefaat ederler.” (Ahmed bin Hanbel)
* * *
“Kim Ramazan orucunu farz olduğuna inanarak ve sevabını Allah’tan isteyerek gönül hoşluğu ve tam bir ihlâs ile tutarsa geçmiş küçük günahları bağışlanır.” (Buhârî, Müslim)
* * *
“Bazı oruçlular vardır ki, kendisine âit olanı açlıktan başkası değildir. Nice kâimler yani gece ibâdet eden, teravih namazı kılan kimseler vardır ki, kıyâmından kendisinin olanı uykusuzluktan başkası değildir.”(Ahmed bin Hanbel)
“Kim yalan söylemeyi onunla (yani yalanla) amel ve hareket etmeyi ve câhilliği bırakmazsa onun oruç tutarak yemesini içmesini terk etmesinde Allah için kabûl edilecek bir hareketi yoktur.”
* * *
“Her şeyin bir zekâtı vardır. Cesedin zekâtı da oruçtur.”(İbn-i Mâce)
Zekât dış bakımından malda bir azalmadır. Fakat hakîkat ve mânâ îtibariyle berekettir, artıştır. Oruç da böyledir. Zekât lügat bakımından temizlemek mânâsınadır. Nasıl zekât, elde kalacak malı tasfiye ediyor, temiz yapıyorsa oruç da bünyeyi takviye ediyor sağlamlaştırıyor. Oruç Nesâî’nin, Hâkim’in, Ebû Umame -radıyallahu anh-’ten rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfe göre hiçbir benzeri bulunmayan en faydalı ve en büyük bir ibâdettir.
Oruç bünyeye sıhhat verir. Nefsânî ve kötü temayülleri kırar. Kalbe safâ bahşeder. Nihâyet mü’mini Allâh’ına yaklaştırır.
Orucun daha nice faydaları vardır ki, nefs hâkimiyeti, açlığa ve zorluğa tahammül, açların haline vukuf ve merhamet v.s. bunlardandır.