Rahman ve Rahim olan Hazreti Allah cc adıyla.
Hamd alemleri yoktan var eden, Yüce Allah’a cc. salat ve selam Onun Habibi Efendimiz sallahu aleyhi vesellem’e , O’nun aline, ashabına, ahbabına, ve bu Muhammedî sevdaya sevdalanan tüm inanlara olsun.
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
Bu haftaki dersimizde, bizleri Rabbimizden uzaklaştıran, gönül âlemimizi tarumar eden, bizim Rabbimize hakiki manada kulluk etmemize engel olan, İslam davasına daha verimli hizmet etmemizi engelleyen; beş ana düşmanı tanıyacağız. Nasıl ki, bir kimse, düşmanını tanırsa, onunla nasıl mücadele edeceğini bilir ve ona göre tedbir alır. İşte bu gün biz de evvela bu beş düşmanı tanıyacağız ve onlarla nasıl bir mücadele vereceğimizi ve nasıl tedbir alacağımızı öğreneceğiz.
Bu konuyu son devrin yetiştirdiği, dergâhından Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar ve binlerce âlim ulama yetiştiren, dava adamı, gönül eri, Muhterem Şeyh Mehmet Zahid Kotku (k.s.) Hazretleri şöyle açıklıyor;
İnsanoğlunun azılı düşmanı beştir:
Birincisi Nefis ki;
Bunun nefsi emmare ve nefsi levvame gibi nevileri vardır. Bunların hileleri hatsiz hesapsızdır. Muharebelerdeki hilelere hiç benzemez.
İkinci düşman olarak Şeytan vardır ki,;
Bunun hilesine akıl erdirmek çok zordur. İlimsiz kimseler, bu hilelerden kendilerini kurtaramazlar. En büyük âlimleri bile bu azılı düşmanlar, ipe kadar götürüp astırmışlardır.
Üçüncü düşman Münafıklardır ki;
Bunlarda, Müslüman gibi görünürler; ama ne Müslümanları ve ne de Müslümanlığı hiç de sevmezler. Evladı iyali de bunlara katabilirsiniz. En çok insanı haktan alıkoyanlar ise, bu evladı iyallerdir.
Dördüncü ve beşinci düşman masonlar ve kâfirlerdir ki,
Bunların hepsiyle mücadeleye mecburuz. Bu mücadelede hem sevap var, hem de selamet! 1
Kıymetli kardeşlerim;
Her Müslümanın yapması gereken ilk vazife, nefsini arındıracak, temizleyecek bir gönül doktoruna, bir aşk erine, bir kalp mütehassısına kendisini teslim etmesidir. Nefsini ıslah eden, temizleyen kurtuluşa erer. Onun içindir ki; nefsi emareden kurtulmak çok kolay değildir.
Nefsi emmare, yani her daim kötülüğü, çirkini yanlışı emreden nefistir. O her daim bizi Allah’tan uzaklaştıracak şeyleri emreder. Emmare den kurtulamayan bir Müslüman ne Rabbine hakiki mana kul olur, ne de ahireti için bir hazırlık yapar. Dünyada cır cır böceği gibi boş işlerle uğraşır ve ölür gider. Yani böyle bir kul ne insanlar için dene Allah için hizmet etmez.
Allah adına idealleri olan bir müminin kesinlikle emmare hastalığından kendisini arındırması gerekir. Öyle ki, idealleri olan bir müminin hayatı içerisinde karışılacağı her türlü zorlukta, darlıkta, başarıda istikamet üzere olabilmesi, nefsinin emrettiğini değil hak ve adaletin Allah’ın dediğini yapabilmesi ancak ve ancak nefsini hastalıklardan emareden temizlemekle mümkün olacaktır.
Nefsi temizlenmemiş emareden kurtulamamış bir kimse başarısını kendisinden bilir. Çalıştım çabaladım bu zafer bana nasip oldu der. Yani, gerçek galibin Allah olduğunu unutur. Başarının da hezimetinde Allah olduğunun idrakinde olmaz. Makam ve mevkii nefsi emareyle beraber olunca artık o bütün işleri Allah’tan değil kendisinden bilir hale gelir.
Lakin, nefsi emareden kurtulursa, gerçek galibin “La Galibe illallah” olan Hazreti Allah olduğunu bilir. O ancak bir abd, kul olduğunu hiç mi hiç unutmaz. Dünyanın en büyük makamına çıkarsan, o ilk günkü mütevaziliğinden hiçbir şey değişmemiştir. Öyle ki; nefsani hastalıklarından kurtulan kimse, Allah’a öylesine bir kul olur ki, kendisini O’nun yoluna, O’nun dinine, O’nun kullarına, yani insanlığın hizmetine vakfetmiştir. Onun bütün derdi, gönüllerde yankılanacak bir tevhit sedası. Onun bütün derdi, insanların hayatında hissettiği bir sünneti Muhammedî’yedir. Onun gayesi, haktır adalettir, insanlığa hizmettir.
Kardeşlerim,
Nefsi emareden kurtulmanın yolu, bir kâmil mürşide tabi olmak, onun tarif ettiği ilaçları kullanmaktır. Bir edep okulu olan tasavvuf okulunda okumaktır. Sabırla, sadakatle, bu okuldan mezun olmaya gayret etmelidir.
Bu okuldan mezun olan, Hazreti Ebubekir (r.a.) sıddıkiyyet , Hazreti Ömer (r.a.) farukiye , Hazreti Osman (r.a.) zinnureyn, Hazreti Ali Haydarı kerrar makamına eriştiler.
Sultan Abdulkadir Geylani (k.s.) Gavsul azam makamına erişti. Nice gönül erleri, nice sultanlar bu okuldan mezun oldular. Bu okulun mezunları Anadolu’yu İslam ile taçlandırdılar. Asırlarca devam eden bu kadim medeniyeti inşa ettiler. Bir cağı kapatıp, diğer cağı açan, Sultan Fatih Muhammed Han Hazretleri işte bu okulun mezunudur, Ak Şemseddin’in talebesidir. Bu okulun mezunlarını saymakla bitiremeyiz.
Aziz kardeşlerim,
İnsanın birinci düşmanın nefsi olduğunu sohbetimin başında söylemiştim, kısaca nefsimizle her daim cihat halinde olmamız gerektiğini bilmeliyiz, galip gelmek için de her daim uyanık olmalıyız, gaflete bir an bile fırsat vermemeliyiz. Efendimiz (s.a.v.) in tarifiyle nefisle mücadele “büyük cihattır” onun için dikkatli olalım.
İkinci düşmanımız;
Atamız Hazreti Adem (a.s.) ve Annemiz Hazreti Havva (a.s.) dan beri ezeli ve ebedi düşmanımız, şeytanı aleyhillane dir. O, nasıl atamız Hazreti Adem (a.s.) ve Annemiz Hazreti Havva (a.s.) tuzak kurmuşsa, bize de her daim hile ve tuzak kurmaktadır. Rabbimizle aramıza engeller, hileler kurmak için var gücüyle çalışmaktadır. Rabbimiz şeytanın hile ve tuzakları konusunda biz kullarını uyararak; Kuranı Kerim’de şöyle buyuruyor;
“Ey insanlar sadakat ve teslimiyet yolu olan İslam’a girin. şeytanın adımlarını takip etmeyin zira şeytan sizin apaçık düşmanınızdır” 2
Kardeşlerim,
Şeytanın hile ve tuzaklarına karşı çok tedbirli ve dikkatli olalım, bizi Rabbimizden uzaklaştırmasına asla izin vermeyelim. Şeytanı aleyhillane, Aramıza fitne fesat tohumları ekmek için var gücüyle çalışır, ona bu fırsatı asla vermeyelim.
Kardeşlerim,
Allah’ın davasını nefsani çıkarların, dünyalık makam ve mevkilerin, mal, mülk beklentilerinin, kibir gurur ve benlik enaniyet sevdasının üstünde tutarsak, o vakit şeytan asla birliğimizi beraberliğimizi bozamaz.
Üçüncü ana düşmanımız ise Münafıklardır;
Dıştan Müslüman gibi görünüp ama Müslümanların aleyhine, İslam’ın aleyhine çalışırlar. Bu tip insanlar tarihin her sahasında bulunurlar. Efendimiz (s.a.v.) in ashabının içerisinde bile bu tip insanlar vardı, şimdide var ve var olmaya da devam edecekler. Biz onları ancak kuran ve sünnet terazisinde tartarak anlayabiliriz.
Onları nasıl tanıyacağımızı; Resullerin en mükemmeli olan Efendimiz (s.a.v.) bize şu şekilde bildiriyor:
”Münafığın alameti üçtür;
1- Söz verir sözünde durmaz.
2- Emanete hıyanet eder.
3- Konuştuğu zaman yalan konuşur.”
İşte onlarda bu alametler bulunur, bunu gördüğünüz anda, onlarla aranıza mesafe koyun, bilin ki bu insanlar size ve davanıza zarar verirler. Bir yere hizmet için bir insan seçilecekse, bu vasıflarda olanların aktif olarak vazifelendirilmemesi lazımdır. Zira bu vasıftakiler, hiçbir zaman İslam’ın ve Müslümanların hayrına çalışmazlar. Toplumda, cemiyette, mecliste, kısacası her yerde fitne çıkararak birliğimizi, kardeşliğimizi, düzenimizi bozarlar. Ehli irfan bu konuda çok tedbirli ve dikkatli olmalıdır ki davası, maneviyatı, meclisi ve dini zarar görmesin.
Allah cc onların şerrinden bizi ve tüm Müslümanları himaye eylesin. Amin.
Kardeşlerim,
Mehmet Zaid Kotku (k.s.) Hazretleri, aynı madde içerisinde ev halkını da zikretmiştir. Zira yüce Allah bizleri ev halkımızla da imtihan edeceğini bildiriyor. Onun için İslam davası iyi anlatılmamış bir evladı ıyalimiz de bizim için bir düşmandır. Bir hanım Hazreti Hatice’nin, Hazreti Aişe nin, Hazreti Fatıma’nın ( radiyallahun anhum ecmanin) davalarını iyi bilmez ise o vakit eşine destekten çok köstek olur, onun hayır işlerine mani olur. Allah için infak edecek olsa, daha evimiz yok sen paraları oraya buraya saçıyorsun der. Sohbete gitse, bizimle hiç ilgilenmiyorsun, varsa yoksa sohbet dergâh tekke der. Kısacası her hayırlı işe mani olmaya çalışır. Onun içindir ki ehli irfan, hanımlarını iyi yetiştirmeli, Hazreti Hatice (r.a.) gibi İslam Peygamberinin arkasında bir kale nasıl durmuş ise, malıyla, canıyla, Efendimiz (s.a.v.) e yardımcı olmuş ise, ehli irfanın hanımları da böyle durmalıdır. Kısacası Seyyid Abdulkadir Geylanilerin (k.s.) yetişmesi için evdeki hanımların, Ümmü’l Hayr’lar olması lazımdır.
Hazreti Hasanların, Hüseyinlerin yetişmesi için, evdeki erkeğin Hazreti Ali, kadının da Hazreti Fatıma olması lazımdır. Ne zaman ki ev halkımızı bu şuurla yetiştirdik, o vakit korkmayın bizim evlatlarımız hazreti Hasan’lar olur, Hüseyin’ler olur, Hasanı Basri’ler olur, Cüneydi Bağdadi’ler, İmamı Azamlar, Abdulkadir Geylani’ler, Sultan Alaadin Keykubatlar, Sultan Mesutlar, Sultan Fatihler, Sultan Abdülhamid Hanlar, Süleyman Hilmi Tunahan’lar, Bediüzzaman Said Nursi’ler, kısacası, tevhit sancağını daha yüksek burçlara dikecek nice yiğitler, kahramanlar, sultanlar mücahit ve mücahideler yetişir Allah’ın izni ile.
Son olarak şunu diyeyim ki, bir ehli irfan evde hanımını İslam’ı ahlak üzere yetiştirse, bütün ev halkını yetiştirmiş demektir.
Kardeşlerim,
Dördüncü ve beşinci olarak da masonlar ve kâfirlerdir.
Bunlarla bir Müslüman her daim mücadeleye mecburdur. Bu konuda hiç gaflete dalmaya bir an bile zaafa düşme lüksü yoktur. Bu konuda Müslüman, cephede mevzisinde eline silahı ile nöbet tutan asker gibidir. Eğer o asker bir anlık gaflete dalsa, uyuya kalsa veya hudutta mevzisini terk etse, bunu hem canıyla, hem de ülkesini kaybetmekle öder. Müslümanların masonlarla kâfirlerle mücadelesi hiç ama hiç zaaf ihmal kabul etmez. Bu konuda ki gaflet ve rehavetin bedeli çok acı olur. Allah korusun.
Kıymetli kardeşlerim,
Bu hafta ki sohbetimizde, bir Müslümanın beş ana düşmanını anlatmaya gayret ettik. Bu beş ana düşmanla nasıl Mücadele vermeliyiz, onun yollarını da zikrettik. Yüce Mevlamız cümlemizi ve cümle ehli imanı imandan, İslamdan, ihsandan, ilahi kelimetullah davasından bir an dahi uzaklaştırmasın. Efendimiz (s.a.v.) in diktiği bu tevhid sancağını daha nice burçlara, milletçe ve ümmetçe dikmeyi nasip eylesin. Amin.
Selam ve dua ile..
Hizmetkâr 30.06.2015
Dipnotlar
1- Nefsin terbiyesi/ Mehmet zaid kotku (k.s.)
2- Bakara ayet 208
İrfan Meclisinden Damlalar 2015