Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla
Hamd âlemleri yoktan var eden Yüce Allah cc ‘a Salat ve Selam Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa –sallâllâhu aleyhi ve sellem– ‘e, Selam onun Aline, Ashabına, Ahbabına, ve tüm inanlara.
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
Rahmet ayı, Ramazanı şerifi idrak etmenin sevinci içerisindeyiz. Elhamdulillahi Rabbil Alemin. Ramazan ayında yapılan bütün ibadetlerin, kullukların sevabının kat kat ziyadeleşeceğini Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– bize bildiriyor. Bir önceki,ikindi sohbetimizde zekâttan bahsetmiştik, bu haftada “zekâtın hikmetlerinden” bahsedeceğiz.
Kardeşlerim,
Zekât, müminlerin, kendilerini arındırmak, temizlemek, pak etmek, kurtuluşa ermeleri için, Rabbimiz farz kılmıştır.
Yüce mevlamız, bu hakikati Kuran-ı Kerim’inde şu şekilde dile getirmektedir;
“Müminler, gerçekten saadete erdiler. Onlar, namazlarında huşu içindedirler. Onlar, boş anlamsız şeylerden yüz çevirdiler. Onlar, zekât için çalışırlar.” 1
Bu Ayet-i Celide, yüce mevlamız, müminlerin vasıflarından bahsediyor. Mümin kullarının saadete, selamete kurtuluşa erenler olduğu, onların namazlarında huşuyu yakaladıklarını, onların boş, anlamsız işlerden yüz çevirdiklerini, uzak durduklarını, onların Allah’ın rızasına ulaşmak maksadıyla zekât vermek, Allah yolunda infak etmek, fakir fukarayı gözetme, yetimin kimsesizin elinden tutmak, İslam davasının yükselmesi için kazandıklarını bildiriyor. Yani onlar, fabrika kurarlar, onlar ticaret yaparlar, çalışırlar çabalarlar. Ama gayeleri, bu dünyada mal biriktirmek, zengin olmak, hanlar hamamlar yapmak, tuli emel için değil! Allah için zekât vermek, kastıyla yaparlar. Demek istemektedir. Bunun tersini yapmak ise, zaten bir Müslüman için felaketin ta kendisidir.
Bunun acı örneği Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– in ashabından olan Salebe ’nin acı hikâyesidir;
“ Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– in ashabından Salebe isminde bir zat vardı. Çok takva birisiydi hiç mescitten çıkmazdı. Bir gün Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– ‘e gelerek: Ey Allah’ın Resulü benim için Allah’a dua et, ben zengin olayım diye istekte bulundu. Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– kendisine: Ey salebe şükrünü eda ettiğin az mal şükrünü eda edemediğin çok maldan hayırlıdır. Dedi.
Salebe, Efendimizi –sallâllâhu aleyhi ve sellem– ‘i her gördüğünde bu isteğini yeniledi. Artık bıkkınlık derecesine gelmişti. Efendimiz her defasında aynı cevabı veriyordu.
Bir gün, Salebe yine bu ısrarını sürdürdü, Efendimiz –sallâllâhu aleyhi ve sellem– bu sefer isteğini kıramayıp, Yüce Allah’a salebe ’nin malının çoğalması için dua etti.
Aradan biraz zaman geçince, Salebe ‘nin malı arttı. Keçileri koyunları çoğaldı. Derken develeri kervanları oldu. Bu takva sahibi: camiden hiç çıkmayan salebe, artık vakit namazlarını aksatır, camiye gelmez oldu. Derken tümüyle vakit namazlarında camide görünmez oldu. Malı öylesine çoğaldı ki; Medine’nin dışında bir vadiye taşınmak zorunda kaldı. Salebe artık mescide sadece Cuma namazına geliyordu. Derken Cuma namazına da gelemez oldu. Bayram namazların da ancak görünüyordu. Bu duruma Efendiler Efendisi içten içe çok üzülüyordu. Böyle bir ramazan günü idi, fahri kâinat –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz onun sürülerinin de bulunduğu mevkie zekât memurlarını gönderdi. O bölgede bulunan diğer Müslümanlar, Allah için mallarının en iyisini zekât olarak takdim ettiler. Sıra Salebe ye gelmişti, zekat memurları, Salebe ye zekat toplamak için geldiklerini, kendilerini Allah Resulünün –sallâllâhu aleyhi ve sellem– in vazifelendirdiğini bildirdiler. Salebe, bu talepten hiç hoşlanmadı ve dedi ki: Siz benden haraç istiyorsunuz, benimle mi kazandınız. Bu cevaba zekât memurları çok üzüldüler ve meseleyi fahri kâinat –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimize bildirdiler. Allah Resulü bunu duyunca: Eyvah Salebe ’ye, yazık Salebe ‘ye dedi.
Bu hadise üzerine Salebe ‘nin içine düştüğü bu korkunç durumu beyan eden ayetler nazil oldu. Mevlâ Teâlâ şöyle buyuruyordu : "Onlardan (münafıklardan) kimi de, "Eğer Allah (C.C.) lütuf ve Kereminden ihsan ederse mutlaka zekâtını vereceğiz ve gerçekten salih kimselerden olacağız." diye Allah'a (C.C.) ant içtiler. (Fakat) Allah Celle Celalühü onlara lütfundan verince onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler." 2
Salebe hakkında ayeti celile indiğini haber alınca, hemen geldi, Sultanı Kibriya –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimizden özür diledi. Zekâtını alıp getirdi. Ama Efendimiz kendisine yüce Allah’ın senin zekâtını kabul etmememi istedi dedi.
Salebe, Efendimiz baki âleme göçünceye kadar zekâtını her yıl getirdi ama Efendimiz almadı. Efendimiz Kibriya –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Sonra Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, (r.a.) efendilerimiz de almadı ve Salebe‘nin bu şekilde helak olup gittiğini İslam tarihi yazmaktadır.
Görüldüğü gibi kardeşlerim, sakın böyle bir hataya düşmeyelim, malımızın zekâtını layığı ile verelim.
Sohbetimi bir dua ile noktalamak istiyorum.
Ya Rabbi! Bizleri Sana isyan etmekten muhafaza ederek, akıbetimizi hayreyle, ayağımızı yolundan kaydırma… Âmin.
Hizmetkâr 03.07.2015
Dipnotlar
1-Mü’minun;1-4
2- Tevbe:75-76
3-İslam Tarihi /Asım Köksal
İrfan Meclisi İkindi Sohbetleri 2015