Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla
Hamd âlemleri yoktan var eden Yüce Rabbimiz Hazreti Allah cc, Salat ve selam O’nun Habibi Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa –sallâllâhu aleyhi ve sellem–’e Selam O’nun temiz pak ehli beytine, ashabına ve tüm ümmetine.
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
Bu hafta ki dersimiz de ehli irfanın günlük virdi gibi görmesi gereken ve hiç aklından çıkarmaması lazım gelen: Aşkın Sultanı Veysel Karani Hazretlerinin ifadesiyle” Yattığın zaman ölümü yastığının altında, kalkıncaya karşında bil.” ölümü düşünmek, ölümü hiçbir an aklımızdan çıkarmak gerektiğini, açıklayacağız.
İnsanın nefis terbiyesinde en önemli ilaç, ölümü düşünmektir.
Bu konuda Sultanımız Gavsul Azam Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.) Hazretleri şöyle buyuruyor:
Kahrolasın ey dünyanın kulu, ey halkın kulu! Ey gömleğin, sarığın, dinarın, dirhemin, övgünün ve yerginin kulu! Yuh sana! Her şeyin dünya için. Her şeyin Rabbinden başkası için. Halvette ve celvette Onunla beraber olma zevkin nerede? Hâlbuki o seni sadece kendisine ibadet etmen için yaratmıştır. Aklı, gönlü, kalbi ve bilgisi olan kimse Rabbine itaat eder. Önemli işlerin de O ‘na yönelir. Aklı olmayan kimse ise böyle davranmaz; onun kalbini dünya sevgisi ve halk kaplar.
Sizden çoğu zahiriyle Müslüman olduğunu iddia eder, fakat kâfirlerin şu sözlerini söyler: Bizim için hayat sadece bu dünya hayatından ibarettir; ölürüz ve diriliriz. Bizi” zamandan başka bir şey de öldürücü değildir.” Kâfirlerin çoğu bu sözü söylerler, sizden de böyle söyleyenler çoktur. Onlar bunu gizlerler, âmâ kendilerinden sadır olan fiillerle böyle söylerler. Onların benim katımda sivrisinek kadar değeri, kıymetleri yokken: Hak katında nasıl olur? Akılsızlar onlar. Zararı ve faydayı ayırt edecek kabiliyetleri yoktur onların.
Ey Allah’ın kulları! Ölümü ve ölümden sonrasını düşünün. Cenabı hakkı halkı üzerinde ki tasarrufunu, rububiyetini ve azametini düşünün. Aileniz den ayrılıp yalnız kaldığınızda, gözler uyuduğunda siz bunları düşünün. Kalp, Allahü Teâlâ için düzelip sapasağlam olunca, Allahü Teâlâ o kalbi alış verişle, sebeplere sarılmayla uğraştırmaz. Onu diğerinden ayırır, kurtarır. Düştüğü yerden kaldırır. Kapısının önüne oturtur. Lütuf denizinde uyutur.
Ey Rabbinden yüz çeviren! Toz duman kalktığında göreceksin. Eğer O’na dönmez, O’na yönelmez ve uyanmazsan, evinin harap lığını, hakkın seni tutup yakalayıvermesini yakında göreceksin. Yazık sana! İslam gömleğin paramparça, iman gömleğin pislik için de, imanın çıplak. Kalbin cahil. Sırrın bulanık. Sadrın İslam’a açılmamış. Batı’nın harap ama, zahirin mamur. Sayfaların simsiyah. Sevdiğin dünya seni terk ediyor. Kabir ve ahiretin yaklaşıyor. Uyan, çok yakın da gideceğin yer konusunda dikkatli ol! Sonra bu mümkün olmaya bilir. Belki de ölümün bugün, hatta şimdi gerçekleşecek. Seninle emellerin arasına duvar konacak.
Ne istediğini bilene, harcadığı az ve hafif gelir. Muhabbette sadık olan, mahbubundan başkasıyla beraber duramaz. Halktan biri: “Biz orada nefislerin çektiği ve gözlerin zevk aldığı şeyler vardır.” Ayeti ile cennet hakkın da haberdar olduk, bunun bedeli nedir?” Diye sorarsan ona deriz ki: “ Allah, mü’minler den canlarını cennet mukabilinde satın aldı.” Nefsi ve malı teslim et ki, onlar senin için olsun.
Başka biri de şöyle diyebilir: ”Ben sadece O’nun rızasını gözetleyenlerden olmak istiyorum. Kalbim kurbiyet kapısını gördü. O kapıdan içeri giren ve dışında olan muhipler bana gösterildi. Onların üzerinde Melikin elbisesi var. O kapıdan içeri girişin bedeli nedir? Ona deriz ki:” Her şeyini harca, ver. Zevklerini, istek ve arzularını terk et. Bu işte kendinden fani ol. Cenneti ve içindekini terk et. Nefsi, hevayı, hevesi bırak. Dünyevi ve uhrevi arzu ve isteklerinden yüz çevir. Her şeyi terk et ve kalbinin arkasına at. Sonra içeri gir. İşte o zaman gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen şeyi göreceksin.
“Allah’ım bize dünyada ahiret de güzellikler ver ve cehennem azabından bizi koru.” Âmin.
Aziz kardeşlerim,
Maneviyat kapısının bize açılmasının yolunu pirimiz (k.s.) Hazretleri ölümü hiç hatırdan çıkarmamakta ve bu dünyaya gönül bağlamamakta olduğu bize net bir şekilde anlattı. Ehli irfanın cennet değil, cemalullah için çabalaması gerektiğinin de işaretini verdi. Yani Yunus’umuzun (k.s.) cennet, cennet dedikleri, birkaç huri birkaç gılman. İsteyene versen onu, bana seni gerek seni. Diye tevil buyurduğu, bu hakikati Pirimiz dile getirdi.
Yüce mevlamız cümlemize cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.
Elhamdulillahi Rabbi lalemin.
Hizmetkâr 24.07.2015
Dipnotlar
1: Cilau’l Hatır. Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.) Tercüme Prof. Dr. Dilaver Gürer / Gelenek Yayınları.
İrfan Meclisinden Cuma Sohbetleri 2015