Bismillahirrahmânirrahim
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim;
Bizleri yoktan var eden, Yüce mevlamıza sonsuz hamd olsun, onun Habibi Efendiler Efendisine sonsuz salât ve selam olsun. Allah’ın selamı hepinizin üzerine olsun.
Kıymetli kardeşlerim, ömür su gibi akıp gidiyor, yıllar gözümüzün ödününde bir, bir tükeniyor.
Her gecen gün dönüşü olmayan mutlak yolculuğa çıkma zamanına bir adım daha yaklaşıyoruz. Yolculuk demek, hazırlık demek, yol azığı demek, yani iyi bir yol hazırlığı yapmış isek korku yok inşallah ama hazırlık yapmadıysak halimiz perişan olur. Onun içindir ki Efendimiz (s.a.v.);
“Dünya ahretin tarlasıdır.”(1) Buyuruyor. Yani ahiret hayatını bu dünya âlemin de kazanıyoruz, o vakit güzel ibadetler, ameli Salihler ekelim ki, orada onları biçelim.
Kardeşlerim, bize lütfedilen ömür sermayesini çok iyi kullanalım. Zira Fahri Kâinat (s.a.v.) Efendimiz bir Hadis-i Şerif’lerin de şöyle buyuyor;
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz de öyle dirilirsiniz.”(2)
İşte kardeşlerim bu dünyada tarafını hakkın, Allah'ın tarafından yana yer alarak, ömrünü Kur'an ve Sünnette hizmet ederek geçirmiş ise ömrüne ölümü de hayırla geçer inşallah.
İnsan her daim hakka meyletmelidir. Eğer meylin Yüce Allah'a ise istikametin onun rızası ise o vakit korkma ama meylin yüce Allah'a değil de nefsinin arzularına şeytanın vesvese verdiklerine ise o vakit akıbetini sen düşün.
“Bir gün Allah dostlarından Behlül Dâna Hazretleri yol güzergâhında bulunan bir harabe eve bakar ve hep üzülürmüş. Bir gün bakmış ki evin yıkılmaya meyli olan yani eğik olan tarafına yıkılmış. Bu duruma Behlül Dâna Hazretleri çok sevinmiş, çok memnun kalmış. Etrafında bulunanlar, Behlül Dâna Hazretleri’nin bu sevincine pek anlam verememişler ve kendisine;
“Ey Behlül bu duvarın yıkılması seni çok sevindirdi bunun sebebi nedir? Diye sormuşlar.
Behlül Dâna Hazretleri;
“Kardeşlerim, nasıl sevindirmez ki beni, duvar meyilli olduğu tarafa yıkıldı bu dünyada ki her şey meyli olan tarafa yıkılıyor, bende akıbetimi düşünüyorum, benim de meylim Allah (c.c.)’dan tarafa inşallah. Bende meylim olan tarafa doğru gideceğim.” der. (3)
Sevgili kardeşlerim, eğer bu dünyada meylimizi hakka doğru yapmış isek Allah’ı, Resulü’nü ve Evliya’sını sevmişsek o vakit; “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (4) müjdesine nail oluruz.
Müslümanın tarafı olacak tarafı olmayan bertaraf olur. Müslüman Hazreti İbrahim’in narına su taşıyan güvercinler gibi olmalı.
Hazreti İbrahim nemrutun ateşine atılınca bir grup güvercin ağızlarına su alarak ateşe doru gidiyorlardı. Kendilerine, ne yaptıkları sorulunca; “İbrahim’in narına su taşıyoruz.” Dediler. “Hiç sizin küçücük ağzınızla taşıdığınız su ile koskoca ateş söner mi?”
Güvercinlerin cevabı ise daha manidardır; “Evet bizde biliyoruz ki, bizim taşıdığımız su ile nemrutun ateşini söndüremeyiz, ama tarafımız, meylimiz belli olsun!” (5)
Sevgili kardeşlerim,
Bu dünyada istikamet üzere yaşamak, istikamet üzere de ölmek lazımdır. Bundan dolayı da sabırsızlığı sabretmekle, unutkanlığı Allah’ı zikrederek, nankörlüğü Yüce Mevlaya şükrederek, isyanı Yüce Mevlaya itaat ederek, cimriliği cömertlikle, riyayı bütün amellerimizi ihlâs ile yaparak, yalanı doğru söyleyerek, doğru olarak, günahı Yüce Mevlamıza tövbe ve istiğfar ederek, gafleti Yüce Rabbimizin yaratmış olduğu esmaları ile tefekkür ederek, Yüce Mevlamıza layık bir kul olarak yaşamaktır.
İşte böyle yaparsak, ölüm bizim için bir bayrama dönüşür. Hazreti Mevlana Celaleddin-i Selcuki’nin dediği gibi; “Ben ölünce ağlamayın, sızlanmayın! Düğün, dernek kurun! Zira benim ölümüm Şeb-i aruz’dur. Benim için düğün gecesidir, sevgilime kavuşma gecesidir!”
Bizde ölümümüzü düğün gecesine çevirmek istiyorsak meylimizi hakka doğru yapacağız, istikamet üzere olacağız. Zira Hazreti Mevlana’mız(k.s.) şöyle buyuruyor;
“Ey oğul, herkesin ölümü kendi renginedir. Ey ölümden korkup kaçan can! İşin aslını, sözün doğrusunu istersen, sen aslında ölümden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun.” (6)
Zira ölüm aynasında görüp ürktüğün, korktuğun, ölümün çehresi değil, kendi iç dünyanın çirkin yüzüdür. Senin ruhun bir ağaca benzer. Her yaprak ağacın cinsine göredir.
İşte kardeşlerim, bu dünyada ne ile meşgul isek, ölür iken de onunla meşgul bir şekilde can vereceğiz.
İyi işlerle meşgulsek, iyi işler yaparak ruhumuzu Rahmet-i Rahman’a teslim edeceğiz, kötü işlerle meşgulsek o vakitte yaşadığımız şekilde öleceğiz.
Adamın birisi zekaret halindeymiş, ölecek yani son nefesini vermek üzere her kez diyormuş bir kelimey-i şahadet getir ölüyorsun diye oda bağırıyormuş hanım benim şarap kadehim nerede onu getirin bana diye.
Allah dostlarından Rebi bin Haysem (k.s.) şöyle nakleder;
“Bir gün can çekişen bir adama rastladım. Ona Lailahe illallah diyerek onun söylemesini telkin ettim ama ben tevhidi okudukça o hiç duymuyordu elleriyle para sayıyor gibi bir şeyler yapıyordu.” (7)
İşte kardeşlerim, son nefes çok önemli. Bütün âlimler ve veliler son nefeste imanla gitmek için Rabbimize dua ve niyazda bulunmuşlar. Hep bu konuda gözyaşı dökmüşler.
Ehli İrfan’a düşen vazife ise, istikamet üzere olmaya çalışmalı, İslam caddesinden Kur’an’ın izinden Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetinden zerre miktarı ayrılmamalı. Haramlardan kaçmalı, hiç mi hiç şüpheli şeylere yaklaşmamalı ki, ömürde güzel ve hayırlı olsun ölümde güzel ve hayırlı olsun. Selam ve dua ile...
Hizmetkâr – 15.01.2013
Dipnot
1- R. ehadis
2- Buhari
3- Tabakatül Kübra - İmamı Şarani
4- Buhari
5- Ruhul Beyan Tefsiri - İsmail Hakkı Bursevi k.s.
6- Mesnev-i Şerif - Mevlana k.s. Hazretleri
7- Tabakatül Kübra - İmamı Şarani