Bismillahirrahmanirrahim
Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla…
Sevgili kardeşlerim, bu sohbetimizde Hazreti Mevlana’nın Mesnevi’y-i Şerif’inden bir bölümü aktaracağım. Allah Hazreti Mevlana’nın
Nefis balçık gibidir, hep karanlığına çeker seni gayret altına binmek istersin; tutar, boş heveslerle oyalar seni… Gecelerini ibadet kandilleriyle süslemek istersin, uykunun hayvani tadıyla bağlar yolunu. Şu sınanma yurdunda gayret, hamiyet ufkunda yol almak istersin, heva ve hevesin ne cazibeli tuzaklarıyla tutar seni. Senin gönlünde dünyaya ilişkin bağlar vardır; sayısız gizli bağla dünyaya bağlanmışsın ki ötelere bakamıyorsun. İçindeki ibadet kuşu seni alıp yücelere kanatlandırmak ister; ama gaflet zincirleri seni yatağa çeker. İçindeki azim, istek meltemi kavrulmuş yüreklere serinlik ol, der, tembellik, umursamazlık hastalığı bünyeni esir alır. Birkaç yüreciğe merhem olmak istersin, olamazsın. Semirte semirte hantallaştırdığın bedenin senin ruhuna kopmaz bir bağ olmuştur; hazlara, yiyeceğe, gösterişe, mala-mülke çeker seni.
Gözün ruh yüceliğinde olsa bile kendinde o gücü bulamıyorsun; beden putu bir vakum gibi yutuyor sermayeni. “Bu dünya tuzaktır, yemi de istek…” istek tuzakları balçık gibi tutuyor seni, kalp ve ruh iklimine varamıyorsun. Ama ecele dek olan beden beraberliği sona erince ne edeceksin? Düşün ki bedenin gıdası arpa, samandır; ruhun gıdası manevi azıklar… Öyleyse eğreti ışığa bağlanıp kalacağına, hiç sönmeyen ışığa kenetlen de seni yüceler yücesine ağdırsın. Senin mayan “ eşref ” iksiriyle yoğrulmuşsa, dünyadaki hiçbir geçici haz, heves, güzellik seni mutlu etmeyecektir. Aklını kullanmasan basiretsizlik tutar yolunu. Gönlünün sesini duymazsan nefis çelme atar durur. Her şeyi dünyada ararsan, dünya ayağına bağ olur. Gözünü yücelere dik, öteler senin dünya yükünü hafifletsin. Çok yiyip içtin mi dünya ehli kesilir, toza toprağa bağlanmış olursun. Biriktirdiğini yiyemeden göçüp gidenlerden olacağına seninle birlikte gelebilecek azığın bol olsun. Kısacası, deniz de senin içindedir, balçık da; gül bahçesi de biter nefesinden, dikenlikte… Bir anda balçık deryasından kopabilirsen baştan ayağa güzel kokuyla donanır, gönül ehlinin bahçesine gül olursun.
Sevgili kardeşlerim, nefis eğer kâmil bir mürşidin terbiyesiyle ıslah edilmez ise o her daim bize şerri, kötülüğü, Allah’ın razı olmayacağı işleri yapmamızı emreder. Eğer nefsimizi kâmil bir mürşidin terbiyesine verir nefsi ıslah edersek, o vakit nefsimiz bize her daim hayrı, güzellikleri, Allah’ın razı olacağı amelleri yapmamızı ister ve bu minvalde bizi yönlendirir.
Nefis, bir at gibidir. Yani usta bir seyisin elinde terbiye olmuş bir at, binicisini her daim menziline ulaştırır, onu düşürmeden. Terbiye edilmemiş bir at ise, yabani at gibidir. Binildiği zaman üzerine bineni uçurumdan aşağı yuvarlıya bilir. İşte insanın nefsi de at gibidir, kâmil bir mürşidin elinde terbiye olmuşsa ona daima iyiliği emreder ve menziline ulaştırır. Hazreti Mevlana Celaleddin-i Selçuki’nin
Hizmetkâr – 07.01.2013