Bismillâhirrahmânirrahîm (Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla)
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim.
Bu haftaki sohbetimizde bir ehli irfanın vird (ders) çekerken uyacağı adaptan, dikkat etmesi gereken hususlardan bahsedeceğim. Şunu iyi bilmeliyiz ki adabına uyarak yapılan bütün ibadetler Rabbimiz katında daha çok değer kazanır. Ama bilinçsizce, adabına uyulmadan yapılan ibadetler ise çok bir değer ifade etmez.
Sair ibadetinden, rabıtasından ve virdinden feyiz almak isteyen bu güzel yolumuza intisab etmiş bir kardeşimiz, neler yapması lazım? Her ibadetin bir adabı, bir usulü var. Bunlara çok dikkat edeceğiz. İşte o zaman yaptığımız bütün ibadetlerden feyiz alırız ve bu ibadetlerimiz de yüce Allah’ımız (c.c.) yanında çok değerli ve makbul olur.
Sevgili kardeşlerim.
Zikir veya vird çeker iken uymamız gereken birinci adap abdestli olmaktır. Zira abdestli yapılan bir dersten ihvanımız daha çok feyiz alır. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki:
“Biz o insana şah damarından daha yakınız.”
Onun içindir ki derslerimizi azami gayretle abdestli yapmaya gayret edelim. Bir örnek verecek olursak: "Sizin valilikte bir işiniz olsa ve randevu aldığınız saatte valiliğe gitseniz, vali beyin karşısına nasıl çıkarsınız? Halk deyimiyle huzura parast partal mı çıkarsınız yoksa takım elbisenizi giyinmiş, tıraşınızı olmuş, güzel kokular sürünmüş, ayakkabılar boyanmış, tertip ve düzenli bir vaziyette mi çıkarsınız? Öyle ise âlemlerin Rabbini anacağımızda, O'nun huzurunda duracağımızda daha tertipli ve daha düzenli bir şekilde olmalıyız.
Sultanımız Seyyid Abdülkâdir Geylânî (r.a.) derslerimizi abdestsiz de çekebileceğimizi söylüyor. Lakin buradaki ruhsat zaruret halindedir. Mesela "Gece ders çekecektiniz, bir sebepten dolayı uyuya kaldınız. Sabah erkenden de işe gideceksiniz, o vakit dersinizi yolda giderken abdestsiz yapabilirsiniz." Sebepsiz yere virdlerimizi abdestsiz çekmeyelim, bu ve buna benzer mazeretlerin dışında abdestli yapalım inşallah.
Ders yaparken uyulması gereken ikinci adap ise bir ehli irfanın virdlerini devamlı tenhada ve özellikle teheccüd vaktinde yapmasıdır. Zira salihler, sıddıklar ve sair Allah’ın sevdiği has kulları o vakitte derslerini çekerler, o vakitte uyanık olurlar. Yani kardeşlerim, gecenin yarısı veya üçte ikisi geçtiğinde, Allahü Teala dünya semasına tecelli edip de "İsteyen yok mu verilsin, dua eden yok mu kabul edilsin, istiğfar eden yok mu mağfiret olunsun" diye Rabbimizin birçok nidayla kullarını davet ettiği vakittir. Bu vakitte dersimizi ve rabıtamızı yaparsak birçok sırlara, birçok ikramlara, birçok lütuflara mazhar oluruz. Ondan dolayıdır ki Sultanımız Seyyid Abdülkâdir Geylani (r.a.) bizlere daima dersimizi rabıtamızı, devamlı teheccüdde yapmamızı tembih etmektedir. Tabii ki teheccüde kalkmanın da usülleri var. Evvela erken yatmalıyız ki gece kalkabilelim. Sahabe efendilerimiz yatsı namazından çıkınca sarıklarını yolda çıkarırlardı, vakit kaybetmeyelim diye. Sen gece yarısına kadar televizyon seyret, internette vakit geçir sonra da yat, değil teheccüde sabah namazına bile zor kalkarsın. Onun için vaktinizi iyi değerlendirin. Erken yatın ve teheccüde de sabah namazına da erkenden hiç sıkıntı duymadan kalkın. Bu nedenle ehli irfan bu adaba mutlaka uymalıdır.
Sevgili kardeşlerim, zikir adabında uymamız gereken üçüncü edep ise temizliğe dikkat etmektir. Zikir edeceğimiz yer ve giydiğimiz elbisemiz temiz olmalıdır. Temiz olmayan bir yere Allah’ın melekleri gelmez, salihlerin ruhaniyeti teşrif etmez, onun için bir ehli irfanın Rabbi ile muhteşem buluşma anında en kıymetli, en güzel, en özel elbisesini giyinmiş olmalı, zikrini ve rabıtasını öyle yapmalıdır.
Zira Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde buyuruyor ki;
“Ey âdemoğlu her secde yerinde (mescid, camide) en güzel elbisenizi giyin.” Bunun içindir ki biz de zikreder iken, namaz kılar iken bu usüle dikkat edelim.
İmam-ı A'zam Ebu Hanife hazretlerinin çok kıymetli, çok özel bir cübbesi vardı. Onu sadece namazda giyerdi. Biz de salihleri örnek alalım, onların izlerini ve usüllerini takip edelim. Eğer feyiz almak istersek bu edebe de uyalım.
Sevgili kardeşlerim, zikir adabının dördüncü edebi de vird çekerken oturma şeklidir. Nasıl ki namaz kılar iken bir oturuş, kalkış şekli ve usulü varsa, zikrin de kendine has erkânı var. Bir ehli irfan seccadesinin üstünde, iki dizi üstünde saygılı bir şekilde oturmalıdır. Zira manevi bir ortamdasınız ve karşınızda Kabe-i Muazzama ki Allah’ın feyzinin, nurunun dağıldığı merkez, sağınızda dünyada Efendimiz’in neslinden Şeyhimiz, solumuzda ve kalbimizde Sultanlar Sultanı, Efendiler Efendisi Peygamberimiz (s.a.v.) bulunuyor. Omzumuz ve arkamızda başlarında Seyyid Abdulkadir Geylani (k.s.) olmak üzere tüm salihler var. İşte böyle bir hal üzere oturmalıyız. Eğer bir rahatsızlığımız varsa en uygun şekilde bağdaş kurarak oturmalıyız.
Büyüklerimiz daima edepli olmayı bize öğütlemişlerdir. Bu yüzdendir ki bir ehli irfan da dersine başlarken düzgün oturmalıdır. Düşünün ki kâinatta Allah'ın en çok sevdiklerinin huzurundasınız. Hiç gözünüzü bile kıpırdatmadan oturursunuz. İşte biz de öyle oturalım zikirde, sohbette, rabıtada, büyüklerin yanında… İnşâAllah..
Aslında her halimizde edepli olmalıyız. Rabbimiz bizi her an her saniye gözetmektedir…
Sevgili kardeşlerim,
Bu hafta bu dört maddeyi izah etmeye çalıştım. Rabbim izin verirse inşallah haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Başka bir irfan meclisinde buluşmak üzere..
Selam ve Dua ile.. Vesselam…
Hizmetkâr - 31.03.2012