Seyyid Abdulkadir Geylani (r.a.) buyurdular;
Müminin özel bir nuru olup, onunla baktığına göre; Sıddık ve mukarreb kulların nasıl kendine mahsus nurları olmasın ? Müminin kendisiyle baktığı özel bir nuru vardır. Bu sebepl,e Resulullah (s.a.v.) bizleri müminin bakışından şu sözleri ile sakındırmıştır;
‘Müminin ferasetinden sakınınız; çünkü o Allah ‘ın cc. nuru ile bakar.’ (Taberani)
Yakınlık derecesine ulaşmış arif kişiye de bir başka nur verilir ve onunla rabbine olan yakınlığı görür. Rabbine olan yakınlığını kalben müşahade eder. Meleklerin ve peygamberlerin ruhlarını, sadıkların gönüllerini ve ruhlarını görür. Onların hallerini ve makamlarını görür. Bütün bu hadiseler onun kalbinin özünde ve sırrının saflığında gerçekleşmektedir. O ebedi olarak rabbinin katında sevinç içerisindedir. O bir aracıdır, rabbinden alır ve halka dağıtır. Ariflerin bir kısmı, hem dil hemde kalp ile alimdir. Bazıları kalben alim, dil olarakta çok fasihtir. Münafık ise ; dili alim kalbi tutuk olandır. Onun bütün bilgisi dilindedir. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
‘Ümmetim hakkında en çok korktuğum kişi alim münafıktı.’ (İbn-i Adiy ibn’i Ömer)
Hiçbir şeye aldanma, çünkü Allah cc. dilediğini yapar. Bu hadis ile ilgili Salih zatlardan birisinden şu hadise nakledildi.
Bu zat Allah yolunda çalışmaya gayret eden, mümin bir kardeşini ziyaret etti ve ona şöyle dedi ; Ey kardeşim! gel, Allah‘ın cc. bizim hakkımızdaki bilgisi doğrultusunda ağlayalım. Bu Salih zat ne güzel söylemiştir. Şüphesiz ki o Allah ‘ı cc. bilen bir kişidir. O Hz. Peygamber (s.a.v.) ‘in şu sözlerini duymuştur;
‘Sizlerden biri cennet ehlinin yaptığı ameli yapar. Öyle ki, yaptığı bu amelle cennete girmesine bir metre mesafe kalmışken (o anasının karnında iken meleğin onun hakkında ki yazdığı) yazı onun önüne geçer ve cehennemliklerin amellerini yapmaya başlar ve sonunda cehennem ehlinden olur. Sizlerden biri de cehennem ehlinin yaptığı amelleri yapmaya başlar.Öyle ki, onunla cehennem arasında bir metre bir mesafe kalmışken; (o anasının karnında iken meleğin onun hakkında yazdığı) yazı onun önüne geçer ve cennetliklerin yaptığı amelleri yapmaya başlar ve sonunda cennet ehlinden olur.’ (İmam-ı Müslim)
Salih zatlardan birine şöyle soruldu ;
Rabbini gördün mü?
O da ;
Şayet rabbimi görmemiş olsaydım ; bulunduğum mekan paramparça olurdu. Şayet biri rabbini nasıl görüyorsun? diye sorsa ona şöyle cevap verirdim;
Kulun kalbi fani varlıklardan boşalır orada Hak ‘tan başka hiçbir şey kalmazsa; Allah (cc) o kişiye dilediği gibi kendini gösterir ve o kişiyi dilediği gibi kendine yaklaştırır. Başkasını zahiren gösterdiği gibi kendisini de batınen gösterir. Allah (cc) miraç gecesinde kendisini hazreti Peygamber (s.a.v.) ‘e gesterdiği gibi o kişiye de kendini gösterir, onu kendine yaklaştırır ve rüyasında ona konuşur. Bazen de o kulun kalbine yakaza halinde konuşur. O kul gözlerini yumup uyuduğu zaman rüyasında kendi varlığını nasıl olduğu gibi göre biliyorsa; aynen bunun gibi Allah’ı cc. da görebilir. Allah cc o kuluna başka bir manevi özellik verir; kul bu manevi özellik sayesinde rabbini, rabbinin kendisine olan yakınlığını, sıfatlarını, ikramlarını, fazlını, ihsanını, lütfunu, iyiliğini ve tecellilerini görür.
Kulluğu ve marifeti gerçekleştiren kişi; ‘Bana göster, bana gösterme, bana ver, bana verme.’ gibi isteklerde bulunmaz . Çünkü o artık fena ve istiğrak halindedir. Bu sebeple bu makama erenlerden biri şöyle demiştir; benim üzerimde, benim ne isteğim olabilir ki?
Ne güzel söylemiştir ; ben onun kölesiyim, kölelerin, efendisinin yanında tercih ve irade hakkı olur mu?
Adamın biri dindar ve Salih bir köle satın alır ve aralarında şu konuşma gecer;
Ne yemek istersin;
Ne yedirirsen onu yerim.
Ne giymek istersin?
Ne giydirirsen onu giyerim.
Evimin neresinde oturmak istersin?
Nerede oturtursan oarada oturururm.
Hangi işleri yapmayı seversin?
Ne emreder isen onu severim.
Bu cevaptan sonra adam ağlamaya başladı ve şöyle dedi;
Müjdeler olsun bana ! Ne mutlu bana ! Keşke senin bana sergilediğin itaati bende rabbime karşı sergileye bilseydim.
Bunun üzerine köle şöyle cevap verdi;
Efendim! Kölenin efendisinin yanında tercih ve irade hakkı olurmu?
Efendi, kölenin bu sözü üzerine; Allah (cc) için seni azat ediyorum, yanınmda kalmanı ve sana malımla , canımla hizmet etmeyi istiyorum diye cevap verdi.
Her kim Allah (cc ) ı tanırsa ; onda ne irede ne de tercih kalır. O şöyle der; benim üzerimde, benim ne isteğim olabilir ki?
Sen ne kendi işlerinde ne de başkalarının işlerinde kadere karşı gelme, halkın içerisinde zahitlik yapabilen, halvet hallerinde Allah (cc ) ile ünsiyet kurabilen, kuranı kerimi ve Resulullahın (s.a.v.) in sözlerini okumaya sevgi besleyen Allah’ın cc. kulları pek nadirdir. Şüphesiz ki, bunların halka ünsiyet eden onlara yakınlık duyan kalpleri vardır. Bununla birlikte onların kalpleri sağlıklıdır ve sizlerin hiçbir haliniz onlara gizli kalmaz. Sizlerin hatırınızdan geçirdiklerinizi size söyler ve evlerinizde olanları size haber verirler.
Yazıklar olsun sana! Aklını başında al . Allah’ın kitabından uzaklaşarak, cehaletin sebebi ile Allah dostlarına sataşmaya kalkma. Minbere çıkıp insanlara gelişi güzel konuşuyorsun. Ancak bu öyle kolay bir iş değil, şeriatın zahiri ve Batıni hükümlerini bilmen, sonra da her şeyden kendini müstağni kılman gerekir. Aynı zamanda iki zaruri şeye ihtiyaç duyarsın, bulunduğun şehirde senden başka insanlara irşat edecek kimse kalmamışsa, zorunlu olarak irşat görevini sen yaparsın. Diğer bir durumda böyle bir konuşma yapmaya kalbinde bir işaret görmen gerekir, işte o zaman bu makama çıkar, insanları Allah (cc) a davet edebilirsin.
El fethurrabbani - Gavsul Azam Seyyid Abdulkadir Geylani (r.a.)