Akrabalık ilişkilerini gözetmek İslâm Dininin önem verdiği en önemli görevlerden biridir.[1] İlahî eğitimden geçirilerek risalet görevine hazırlanan Hz. Muhammed(s.), peygamberlik öncesi bile akrabalık ilişkilerini en üst seviyede gözetmiştir. Kendisine risalet görevi verilince konuyu ilk önce eşi Hz. Hatice’ye açmış o da onun ahlaki özelliklerini bildiği için Resulullaha şöyle demiştir: “Allah, hiçbir zaman seni küçük düşürmez. Allah’a(c.) yemin ederim ki sen akrabalarının hukukunu gözetir ve sözün en doğrusunu söylersin…”[2]Diyerek Resulullahın akrabalarıyla olan münasebetinin övünç duyulacak bir erdem olduğunu belirtmiştir.
Sabır zaferin anahtarıdır; Yüce Allah’ın isimlerinden olan “es-Sabûr”dan gereken payı Müslümanlar almalıdırlar. Bu payın üzerinde en üst seviyede tecelli ettiği kimseler peygamberlerdir. Kur’an sabır kavramına çok boyutlu açıklık getirmiştir. Amiyene anlayışı değiştirmiştir. Kur’an zaviyesinden bakarsak sabır tam bir direnç ahlakıdır. Sabrın bir direnç ahlakı olduğuna şu ayet delalet etmektdir: “وَكَأَيِّن مِّن نَّبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُواْ لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَمَا ضَعُفُواْ وَمَا اسْتَكَانُواْ وَاللّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ” “Nice peygamberler vardı ki berâberlerinde birçok Rabbânî (Rabbe kulluk eden kimse)ler bulunduğu hâlde savaştı(lar). Bununla berâber Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşemediler ve zaafa düşmediler, hem de (düşmanlarına) boyun eğmediler! Allah ise, sabredenleri sever.” [1]