Müşriklerin baskı ve zulümlerinin devam etmesi üzerine Efendimiz (SAV), Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret etmelerine izin verdi. Müslümanlar gruplar hâlinde Medine’ye göç etmeye başladı. Din uğrunda, doğup büyüdükleri yurtlarını, mal ve mülklerini bıraktılar. Medine’de yanan ümit ışığına koştular. Mekke’de ise Peygamberimiz (SAV) ile birlikte Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali ve birkaç Müslümandan başka kimse kalmamıştı.
Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a CC. salât ve selâm Resullerin en mükemmeli, peygamberin en eftali, Efendimiz Hz Muhammed Mustafa (sav) e, selam O’nun temiz pak ehli beytine ashabına ahbabına dost ve yaranına ve tüm ümmetine olsun.
Pek aziz ve muhterem kardeşlerim,
"Kurban" sözlükte mastar olarak "yakınlaşmak", isim olarak da "Allah'a yakınlık sağlamaya vesile kılınan şey" anlamına gelir. Kurban, maddi ve manevî her türlü yakın olma, yaklaşma anlam yelpazesine sahip bir kelimedir. Bu, tâatler ile kâim olmaktır; yani kulun her şeyle Allah'a yaklaşmasıdır.
Dinî terminolojide kurban, kendisiyle Allah'a yakınlık sağlamak; yani ibadet (kurbet) amacıyla belli vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
Kurban, hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Meşruiyeti Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir. Kitab ve Sünnet’ten delilleri şunlardır: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser, 2) “Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kimse bizim mescidimize yaklaşmasın.” (İbn-i Mâce, Edahi 2; Ahmet bin Hanbel, Müsned II, 231)
Hz. Âişe'den rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha güzel bir amel işlemez. Kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla (sevap olarak) gelir. Kurban, henüz kanı yere düşmeden, Allah tarafından kabul edilir. Bu sebeple kurban kesme konusunda gönlünüz hoş olsun, (bu iş size zor gelmesin).” ( Tirmizî, Edâhî, 1)