Şeyh Abdulkadir Geylâni Hazretleri, Hicri 545 senesinde, Şevval ayının on ikinci günü, Çarşamba akşamı, medresede bu sohbeti yapmıştır:
Allah'a Kul Olmalı
Ey evladım! Nerede Allah'a kulluk? Gerçek kulluğa gel, tüm işlerin de Allah'ın himayesine tutun. Sen, efendisinden kaçan bir köle gibisin, O'na dön O'na boyun eğ, O'nun emrine sarılıp, yasaklarından kaçınarak, takdirine sabır göstererek O'na işlerinde muvafakat et. Bütün bunları tamamladığın zaman efendine karşı kulluğunu tam yapmış olursun. Artık Allah ﷻsana yeter. Allah ﷻşöyle buyurdu:
'Allah (c.c) kuluna kâfi değil mi?' (Zümer 39/36)
Selamün aleyküm ahir zamanın değerli irfan meclisi ihvanları, bugün Hakk azze ve celle’nin izniyle Hazreti Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in dönemindeki çocuk sahabeler ve onların hatıralarına değineceğiz.
Tabiî, böyle birçok sahabî var. Bunların başında daha çocuk yaşlarda îman eden Hazret-i Ali geliyor elbette. Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in amcazâdesi olan Hazret-i Ali, Efendimiz’in mübârek terbiyelerinde gönlünü irfanla doldurdu. İlmin kapısı oldu. Kıyâmete kadar devam edecek bir tasavvuf silsilesinin başlangıcını teşkil etti.
Kardeşi Cafer Tayyar’da, Peygamber muhabbetinin bambaşka bir misâli idi. Rasûlullah -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in kızı Fâtıma, ümmetin seyyidesi oldu. Daha küçük yaşlarda iken gösterdiği yüksek davranış ve mübârek babasını sahiplenişi dolayısıyla «babasının annesi» vasfını aldı. Oğlu Hazret-i Hasan, şerîflerin, Hazret-i Hüseyin’de seyyidlerin baş tâcı oldu.
Mus’ab bin Umeyr, müşrik âilesinin bütün servetini reddederek Allah Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in yanını tercih etti. İslâm yolunda fedâkârlığın ve başkalarını düşünmenin eşsiz bir numûnesi hâline geldi. Allah Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’e olan muhabbeti, onu bu uğurda can vermeye kadar götürdü.
Üsâme bin Zeyd, yirmi yaşlarında iken Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- tarafından İslâm ordusunun kumandanı tayin edildi.
Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in dizi dibinde yetişen çocuklardan sayabileceğimiz daha pek çokları var, ancak bu anlattıklarımız birer misâl kabîlinden kâfîdir herhâlde…
Şeyh Abdulkadir Geylâni hazretleri Hicri 545, Şevval ayının sekizinci günü, Cuma sabahı medresede bu sohbeti yapmıştır:
Kanaat Etmeli
Ey fakir kimse! Zenginliği isteme; belki de zenginlik, senin helak olmana sebep olabilir. Ey hasta kişi! Sen de keşke iyi olsam diye temenni etme; belki sağlık senin helakına sebep olabilir. Akıllı ol! Elde ettiklerini koru maya bak, işlerin rast gider. Elindekilere kanaat et, fazlasına tamah etme! Allah'ın, senin isteğin üzere sana verdiği her şey, senin için bir üzüntü, buğz ve düşmanlık sebebi olabilir. Ancak ben şunu tecrübe ettim ki; Allah (c.c) kulun kalbine istek ilham ederse, bu durum istisna olmak üzere, kul Allah tan istekte bulunabilir. Bu durumda kulun istekleri bereketlenir ve mahzurlu şeyler ortadan kalkar. Kul olarak isteklerin; af ile, afiyet, din, dünya ve ahiret yaşamında afiyet istemek olsun. Bunlarla kanaat et bu sana yeter. Allah ın işlerine karşı şaşkınlık ve tereddüt gösterme. Bunlara karşı zorbalık yapma. Zira Allah (c.c) belini kırar. Gençliğine, kuvvetine ve malına güvenerek insanlara karşı kibirlilik taslama; yoksa:
"Allah (c.c) seni ansızın, hiç ummadığın anda yakalar. Zira O'nun yakalaması çok serttir." (Hud 11/102)
Rahman ve Rahim olan Allah (cc)’ın adıyla
Hamd âlemleri yoktan var eden Hz. Allah (cc)’a, salat ve selam O'nun habibi, Resullerin en mükemmeli, Peygamberlerin en eftali, Fatıma-tüz-Zehra (ra)’ın babası, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizin dedesi, Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’ya O'nun aline, ashabına, ahbabına ve ümmetinin üzerine olsun.
Kıymetli kardeşlerim, evladı olmakla şeref duyduğum, yolunda yürümekle iftihar ettiğim, sultanımız Gavs'ul-Azam Seyyid Abdulkadir Geylani Hazretleri’nin bu kıymetli sohbetlerini uzun zamandır sizinle paylaşmak arzusundaydım. Rabbimize hamd olsun ki, bu sohbet zincirinin ilk halkası bugüne nasip oldu. Burada ki temel maksat sultanımızın bize vermiş olduğu bu sohbette ki mesajlar, hayatımızın her alanında doğru anlayıp doğru yaşamamızda bize bir rehber ve kılavuz niteliği taşımaktadır. Bir ehli irfan olmaya gönül adamış bir kişinin olmazsa olmazı, yolunda gittiği Abdulkadir Geylani Hazretlerinin yolunun esaslarını, onun hizmet ettiği davasını, ideallerini ve yaşantısını, amacını ve gayesini doğru şekilde anlayıp hayatına nakşetmesi gerekir. Zira mürşidini tanımayanın gittiği bu manevi yolun amaç ve gayesini bilmez ve öğrenmezse, onun yaşantısının islam davası ile uzaktan ve yakından bir ilgisi olmaz. Onun içindir ki, bütün ihvanımızın bu sohbetleri öncelikle kendileri takip etmekle birlikte, ev ortamında da aile fertleri ile beraber bu sohbetleri ders olarak okumaları, kendilerinin ve aile fertlerinin yetişmesi açısından zaruri bir durumdur.
Hicri 545 yılının Şevval ayının on beşinci günü medresede yaptığı sohbette Abdulkadir Geylani (k.s) şunları anlattı:
Allah (c.c)'tan gafil oluşun ve uzak oluşun seni aldattı. Boynun vurulmadan, hor ve hakir olmadan, bela yılanı ve akrepleri sana musallat olmadan, belayı tatmadan gafletten uyan. Şuda bir gerçek ki: bela ve musibetlere duçar olmadan bütün bu değişiklikler olmaz ve içinde bulunduğun durumdan da kurtulamazsın. Bunun için Allah (c.c):
'Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen nimetler yüzünden şımardıkları zaman, onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar, bütün ümitlerini yitirdiler.' (En'am, 6/44)